Evet, herkese merhabalar! Her bölüm başı klasiğimiz. Nasılsınız? İyi olmanızı umuyorum. Diğer bölüm de merak ettikleriniz oldu mu? Bu iki sorunun ardından oy ve yorumlarınızı bekliyorum, beni motive ediyor! İyi okumalar dilerim.
&
Bazı şeyleri elde etmesi güçtür ama ne kadar uğraştırırsa senin için de bir o kadar kıymetli olurdu.
&
Küçükken bir keresinde her gün önünden geçtiğim, bir türlü oraya gidip oynayacak özgüveni bulamadığım o parklardan birine ayaklarım geriye gide gide gitmiştim. Ne kadar gitmek istemesem de kendimi bir anda o parkın önünde bulmuştum. Kocaman, bir sürü kaydırakları, salıncakları, tahtıravallileri, etrafında çocukların döndüğü bir oyuncak ve birkaç alet vardı. Bu zamana kadar bile kendimi çok iyi tutmuştum, belki de kendimi burada olmakta kötü hissetmesem çok önceden gelirdim. O evden kaçtığım ilk gün mesela. Parklar öyle yerlerdiler ki sanki ailesi olmayan hiçbir çocuk gelemezdi, ben kafamda hep öyle sanırdım. O gün farklıydı benim için, ilk kez buraya gelmek için bir adım atmıştım. Heyecanlanmış, ne yapacağımı bilmez şekilde oyuncaklara bakmıştım. Banklarda oturan ebeveynlere bakmak dahi istememiştim yoksa isteğim kırılır ve parkı koşarak arkamda bırakırdım.
On ikinci yaşıma girmeme haftalar kalmıştı ve ben ilk defa oynamak için bir parka gelmiştim, tek başıma.
İlk olarak tüm çocukların kayarken eğlendikleri o oyuncağa binmek için hareketlenmiştim. Merdivenlerden hızlıca tırmandım, önümde benden küçük birkaç çocuk vardı hepsinin giyimi birbirinden güzeldi. Onlara bir anlığına özenmiştim sadece... Sıranın bana gelmesini büyük bir sabırla beklemiş, kayarken keyifli şekilde kahkaha atan çocukları gördükçe heyecanlanmıştım. Nihayet sıra bana geldiğinde, mutluluktan ve heyecandan bedenim titremişti. Kaydırağın baş kısmına oturmuş ve kendimi aşağı doğru ittirmiştim. Kaydırak o kadar uzun ve dönemeçliydi ki kendimi tutamadım ve keyifli kahkahalarım ve eğlenen çığlıklarımla, mutluluğumu süslemiştim. İlk ve son kaydıraktan kayışımdı.
Sonra hızlı adımlarla salıncağa binmiştim. Nasıl sallanacağımı bilememiştim. Etrafıma baktığımda, çocukları ya annesinin ya da babasının ittirerek salladığını görmüş ve iç çekmiştim. Yapabilirdim, tek başıma. İlk başta salıncağı hareket ettirebilmek için kendimle beraber ittirmiştim. Biraz daha acemice kendimi ittirdikten sonra ayaklarımı da ileri geri hareket ettirerek hızlandım. Sonra ise tamamen öğrenmiş, özgürce sallanmıştım. Saçlarımın rüzgarda savrulması ve rüzgarı iliklerime kadar hissedebilmek çok hoşuma gitmişti. Bir ara gözlerimi kapattığımı bile anımsıyordum, hissedebilmek adına. O kadar güzel anlardı ki benim için, unutmam mümkün değildi. Salıncağa da ilk ve son binişimdi.
Parktan ayrılmak için sekerek keyifle ilerliyordum ki bir çocuğun bana çarpmasıyla yere düşmem bir olmuştu. Bana çarpan, benden bir iki yaş küçük bir kız çocuğuydu. Dizlerim taşa sürtünmüştü, belki de kanıyordu. Bu kadarı bile canımın yanmasına sebep olmadı, yaşadıklarımdan sonra. Kızın gözlerinden yaşlar akın ederken benimle aynı yaş olduğunu düşündüm bir erkek çocuğu koşarak yanımıza vardı ve kızın yanına diz çöktü. Endişeyle ona baktı, nasıl olduğunu sorup durdu. Abisiydi, onu elinden tutarak kaldırdı ve bana bakmadan kız kardeşini dikkatlice banklardan birine götürdü. O an abimin olmayışına elimden tutup beni kaldıramayışına lanet ettim, kazağımım cebinden çıkardığım fotoğrafa bakmıştım. Abim, her an her yerde benimleydi ama ruhen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAMALI RUH
Teen FictionYaralanmış, darbe almış ruhuma bir yarabandı yapıştırdım. Eskisi gibi olur sandım, sanki yaşananlar hiç yaşanmamış gibi olur, iyileşir sandım. Ama yanılmışım, ruhum eskisi gibi değilde de artık eksikmiş, yamalıymış. Ben artık bir yamalı ruhmuşum... ...