'Ölüm Korkusu

235 66 31
                                    

Evet, tekrardan merhaba! Sizi özledim. Beklediğimiz bölüm geldi! Bana kızmayın sakın... Oy verip yorum yaparsanız çok sevinirim<3 İyi okumalar dilerim!

&

Bir an için öleceğini sanmak
ölümden daha acı vericidir.

&

"Bu kadar öldürürken ölümden korkman garip. Ölümün bu dünya için daha iyi olacak. Yaşamak için bir nedenin kalmadı!" dediğimde bağırmaya başladı. Keyifle ona baktım. "Hayır, yapma!" diye haykırdı. Ellerini kelepçeden kurtarmaya çalıştı. Sandalyede hareket etti, yalvardı. Ben ise bomboş baktım ona. Sanki yalvarışlarını duymuyor gibi.

Tetiğe bastım.

Gözlerini sıkıca yumdu, bedeni tamamıyla titriyordu. Elimdeki silahı masaya sertçe fırlattım. İçinde kurşun yoktu. Dolabım önünde oyalanırken şarjörü boşaltmıştım.

Sadece öleceğini sanmasını istedim. Bu korkuyu gerçekten yaşasın istedim. Helen'in nasıl hissettiğini az da olsa anlasın istedim. Bir an için namlunun ucundaki kişi o olsun istedim. Katlettiği bütün masum canlar için bunu yaptım. İçi boş bir silahı ona doğrulttum ve öleceğini düşünmesine izin verdim.

Bana yalvardı, ölmemek için. Oysa ona onca yalvaran insanı gözünü kırpmadan öldürüyordu. Dudaklarının arasından çıkan cümleyle bir kadının hayatını elinden alabiliyordu. Onca ailenin hayatını karartabiliyordu. Bunların hiçbiri umurlarında değildi. Varsa yoksa kendileriydi. Ona bu anı yaşattığım için hiç ama hiç pişman değildim.

Onunla beraber herkes onu öldüreceğime gerçekten inandı. Ben akıllı bir kadındım, bir anlık gafletle bu adamı öldürmezdim. Öldürsem bile bu kadar kolay bir ölüm olmazdı. İstediğim anlık bir ölüm değildi. Yine de bir anlığına öleceğini sanması şuan için ona yeterdi. Gözlerinin içine baka baka tetiğe basmıştım.

Derin bir nefes vererek güldü. Çok korktuğu her halinden belliydi, şimdi ise rahatlamış duruyordu. Ölmediği için mutluydu. "Ölümle burun buruna gelmeni, son nefesini aldığını sanmanı istedim! Nasıl oluyormuş?" öldürdüğü onca insanı hatırlatarak.

Armin, şaşkın şaşkın bana bakıyordu. Yaptıklarıma anlam veremiyor gibiydi ama gözlerinin içi de parlıyordu. Bu yaptığın hoşuna gitmiş olmalıydı.

"Sen nasıl bir kadınsın böyle?" diye açıkça sordu, Levent Güngör.

Alayla güldüm, bunu bende bilmiyordum. "Bilmem." diyerek onun gibi açık konuştum. Ellerimi iki yana açtım.

Artık kendinden geçecek gibi duruyordu, çok kan kaybetmişti. Bu kadar süre dayanması da şaşırtıcıydı. Armin'e kapıyı işaret ettim. Çok fazla zaman geçirmiştik ve ben gerçek anlamda çok yorgundum. Gözkapaklarım kapanmak için zorluyordu, uykuya ve dinlenmeye ihtiyacım vardı. Armin'de onaylarcasına esnedi. Kapıyı açtım ve önce onun çıkmasını bekledim.

"Gidiyor musunuz?" diye sordu Levent Güngör, üzülmüş gibi yaparak dudaklarını büzdü. Ters ters baktım ona. Kaşları havalandı ve sırıtarak "Yine beklerim, yine gel kumral güzel!" dedi alayla. Başımı iki yana salladım. Bu adam değişmezdi. Psikopattı ve ben bunu kanıtlayabilirdim. Gerçi buna gerek yok gibiydi. Sanki dakikalar önce onu ben öldürmeye çalışmamışım gibi davranıyordu. Ardımızdan kapıyı sertçe çektim. Diğerlerininde çıkmasını beklerken elimi şakaklarıma götürdüm ve ovuşturdum. Başım çatlıyordu.

YAMALI RUHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin