'Takıntı

245 65 10
                                    

Evet, tekrardan merhaba! Yeni bölümle sizlerleyim. Umarım okurken keyif alabilirsiniz. Oy verip yorum yaparsanız çok sevinirim. Sizi bölümle baş başa bırakıyorum. İyi okumalar dilerim.

&

Bazen insan o kadar çok acıya
katlanırdı ki sonunda artık her şey
ona ufacık görünürdü.

&

Geçmişim hatırlanmaya değer değildi. Parlak bir çocukluk geçirmemiştim hatta ben hiç çocuk olamadım ki. Çocukluğumu yaşayabildiğim tek bir an bile yoktu. Çocuk olmak neydi bilmem. Normal çocuklar neler yapardı, nasıl vakit geçirirdi bilmezdim. Sadece bir kere parka gittim onda da tek başımaydım, korkarak ve canım yanarak gittim. Keşke hiç gitmeseydim de o gün yaşananlar hiç yaşanmasaydı.

Hiç salıncağa oturup da annemin beni sallamasını beklemedim. Hiç saatlerce dışarıda oynamadım. Hiç birileriyle evcilik oynamadım hatta benim hiç oyuncağım bile olmadı. Tahta parçalarına kalemle yüz çizerdim, onları oyuncaklarımmış gibi oynatırdım.

Çok fazla şey yaşadım, çok fazla acı çektim. Bazen aylarca küçücük bir odaya hapsediliyordum, aç susuz bir şekilde. Bazen saatlerce dövülüyordum ve buz gibi soğukta dışarıda yatıyordum. Bazen üzerimde sigaralar söndürülüyordu, saçlarım kesiliyordu. Bazen bedenime çakıyla resimler çiziliyordu. Bazen kirli eller dokunuyordu bedenime. Bazen sırtım kemer darbelerinden parçalanıyordu... Çektiğim acılar beni küçük yaşta olgunlaştırdı. Tek başıma kendi ayaklarımın üzerinde durduğumda on bir yaşındaydım.

Sokakta, herkesten ve her şeyden ümidimi kestiğim o gündü benim kendi ayaklarımın üzerinde durduğum gün. Ne abim vardı ne de başka kimse. Tek başımaydım.

Sokaklar, hiçbir zaman güvenli olmamıştı. Ama o evden daha katlanılabilirdi. Sokaklarda geçirdiğim süre boyunca her bir köşesini aklımda yer ettim. Tam 367 günü sokaklarda geçirdim.

On ikinci yaşıma girdiğim günün ertesi günü bir adam geldi.

Kartonların üzerinde yatıyordum, yine kar yağıyordu. Nefret etmem yağmasını engellemiyordu. Tenha bir sokakta, üzerimde zar zor bulduğum yırtık bir kazakla kartonlarının üzerinde yatıyordum. Uyumaya çalıştım ama o soğukta mümkün değildi. Üzerime yağan karı engelleyecek bir şey de bulamamıştım. Üzerime yağan kar taneleri eridiğinden sırılsıklam oldum. Saçlarım yine kısacıktı, bu sefer ben kesmiştim. Bulduğum bir cam parçasıyla.

Ellerimi başımın altına koymuş ısıtmaya çalışıyordum. Soğuktan kıpkırmızı olmuştu ve yavaştan hissizleşmeye başlamıştı. Burnumu çektim. Donuyordum.

Bir çift parlak siyah ayakkabı önümde durdu. Hızlıca yerimde doğruldum ve geriledim. Takım elbiseli, orta yaşlarda, boyu yeterince uzun olan esmer bir adamdı. Koyu siyah saçları ve açık kahve tonlarında gözleri vardı. Sıcacık bir şekilde gülümsemedi. Ben ise korkuyla ona bakıyordum. Bir şey yaparsa diye kaçmak için tetikteydim.

"Korkmana gerek yok küçük hanım. Sana bir şey yapmayacağım." dedi teslim olurcasına ellerini havaya kaldırarak. Hep böyle diyorlardı.

"Ben İstihbarattan Enver Soylu." dediğinde neyden bahsettiğini bilmiyordum.

Şimdi ise çok iyi biliyordum. O gün bana onunla gitmemi teklif ettiğinde kabul etmiştim. Hayatımda kendim için verdiğim en doğru karar olabilirdi. Eğer bugün bu konumdaysam hepsi o anlık kararım sayesindeydi. Ondan sonra da küçük yaşta eğitimlerim başladı. Beni bugünlere en iyi şekilde hazırladılar. Bir kere bile şikayet etmedim. Bütün zorluklara karşı çıkıp onlarla mücadele etmeyi öğrendim. Kendimi korumayı da en iyi şekilde öğrendim hatta insanları da.

YAMALI RUHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin