Evet, herkese merhabalar! Yeni bölümle sizlerleyim, umarım okurken keyif alabilirsiniz! Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. İyi okumalar dilerim!
&
Kanla işaretlenen her oyuncak bebek katledilen birer çocuktu.
&
Küçükken sadece bir kere oyuncağım oldu. O da sokakları avucum kadar bildiğim yıllarda oldu. Hırsızlıkta dahi o kadar ustalaştım ki oyuncakçıdan kendim için bir oyuncak bebek çaldım. Belki de o zamana kadar gördüğüm en güzel bebekti. Saçları upuzundu, rengi siyaha yakındı. Yemyeşil çok güzel bir elbisesi vardı.
O evdeyken oyuncak diye bile nitelendiremediğim, üzerine yüz çizilmiş tahta parçalarıydı. Ben, üzerine kendim yüz çizdiğim tahta parçalarını saatlerce konuştururdum.
Ev kelimesinin yanından bile geçemeyen o bok çukurunda bunlar benim için normaldi, mutluluk kaynağıydı.
Benim o evdeki sınırlı mutluluğumu dahi istemiyorlardı.
Birgün o tahta parçaları bedenimi süsleyen morlukların kaynağı oldu, onlar oluşturdu. Oyuncaklarımı bana karşı silah olarak kullandı. Beni acıttı, beni kanattı, beni bin bir parçaya ayırdı ama ben yine de sustum. Ona karşı hep suskundum, dilim lâldi.
Dilim lâldi ama suskunluğum ebedi değildi elbet bir gün gücümü ta sesimden işitecekti. O gün onu mutlak sessizliğe kendi ellerimle yollayacaktım.
Geçmişime yaptığım yolculuklar, acının tanımı olan tüm anılarıma misafirlik yapmak demekti.
...
2 ay sonra...
Sonbahar kendini iyice belli etmiş, yerini tamamen kışa bırakmak için hazırlanıyordu. Rüzgarda savrulan ağaçlar, yapraklarını koruyamıyor savrulup uçuşmasına izin veriyordu. Bahçede bir sürü kocaman solmuş yaprak yığınları vardı. Sincaplar ise ağaçtan ağaca atlıyor, dalların arasında hızla hareket ediyorlardı. Karşımdaki eşsiz görüntüyü dakikalarca seyredebilirdim. En sevdiğim mevsimi çoktan geride bırakmış, Aralık'ın başlarındaydık. Yine de etrafa hâlâ sonbahar havası hakimdi, kış daha kendini belli etmemişti.
Ağaçların çıplak dalları karla örtünmeyi bekliyordu. En sevdiğim mevsimi geride bırakmış, nefret ettiğim mevsime girmiştik. Kardan nefret ederdim ve yağmamasını en içten diliyordum. Ama ne yaparsan yap nefret ettiğin her şey dönüp dolaşır yine seni bulurdu.
Hızla geçen iki ay boyunca ekipçe birbirimize tamamen alışmış, daha da samimi olmuştuk. Bu süre zarfında beraber birçok göreve gittik.
Şu adamlardan ise hiç ses soluk çıkmadı, Kenan Karanlık'ın kendini öldürüşünden sonra herkes kabuğuna çekildi. Ne başlarındaki adamla ilgili bir bilgiye ne de Levent Güngör'e ulaşabildik. Her şey bu iki aylık sürede durulmuş, sessizce ilerliyordu.
Ve biz yine o odadaydık, ekipçe. Yasel Bey baş koltuğa oturmuş, dirseklerini de masaya yaslamıştı. O kadar yorgun duruyordu ki gözaltlarındaki kocaman olan mosmor halkalar bile bunu bas bas bağırıyordu. Gergin ve moralsiz olduğu asık suratından belliydi. Her zamanki jölelediği beyaz saçlarında eser yoktu, darmadağınlardı. Onu bu denli etkileyen bir şeyler vardı ve dolayısıyla artık bizi de etkileyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAMALI RUH
Teen FictionYaralanmış, darbe almış ruhuma bir yarabandı yapıştırdım. Eskisi gibi olur sandım, sanki yaşananlar hiç yaşanmamış gibi olur, iyileşir sandım. Ama yanılmışım, ruhum eskisi gibi değilde de artık eksikmiş, yamalıymış. Ben artık bir yamalı ruhmuşum... ...