'İki Beden Tek Kalp

196 39 40
                                    

Evet, herkese merhabalar! Yeni bölümle sizlerleyim, umarım okurken keyif alabilirsiniz! Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. İyi okumalar dilerim!


&

Hayatına yön veren pusulan, kalbin.

&


Bilinmeyen Numara: Çok yakınındayım, bir nefes kadar uzağında. Güneş ışıkları gecenin karanlığına karıştığında kapını çalacağım. Benim olanı almaya geleceğim.

Havanın kararmasına yalnızca yarım saat kalmıştı, elimdeki telefonun ekranını artık net seçemiyordum. Üzerimdeki baskı öylesine şiddetliydi ki elim ayağıma dolanıyordu. Hemen masanın üzerindeki soğumaya yüz tutmuş lavanta çayından birkaç yudum aldım, ellerim öylesine titriyordu ki bardak elimden masaya düştü. İçindeki çay etrafa saçıldı, neyse ki bardak kırılmadı.

Telefonu yatağın üzerine fırlattım. Ellerimi saçlarıma daldırdım ve sakince düşünmeye çalıştım. Ama olmuyordu çıldıracaktım, aklımı bu sefer gerçekten kaçıracaktım. Nasıl bir karar vermem gerektiğini bilmiyordum.

Bana dokuz yaşlarında bir erkek çocuğunun fotoğrafını atmıştı ve kaderinin bana bağlı olduğuyla ilgili bir mesaj yazmıştı. Eğer hava karardığında onunla Kod-7'nin bahçesinde buluşmazsam onu öldürecekti. Ve belki de daha fazla çocuğu. Parla'yı koruyacağım derken bir sürü çocuğun ölümüne yol açamazdım. Asla ve asla Parla'yı ona vermeyeceğim de aksi düşünülemez bir gerçekti. O yüzden dediğini yapacak ve güneş yerini aya bıraktığında onunla yalnız bir şekilde buluşacaktım. Parla gelmeyecekti, onu öldürmek isteyen bir adamın yanına asla götürmeyecektim. Bunu kimse bilmeyecekti, sadece ben gidecektim.

Kararımı verdiğimde odanın içinde volta atmayı kestim ve hazırlanmak için dolabın kapağını açtım. Deri bir kot pantolonla, uzun kollu bir crop giyindim. Ayaktayken dengemi zar zor koruyarak siyah çizmelerimi ayağıma geçirdim. Çizmelerin iç kısımlarına jiletler yerleştirdim. Pantolonumun bel kısmına görülmeyecek bir şekilde bıçağı gizledim, silah almayacaktım. Saçlarımı da sıkıca at kuyruğu yaptıktan sonra hazırdım, aynadan kendime baktım. Kendi gözlerimin içine baktım, kendime güç verdim.

İyi ki Parla'nın bu gece Armin ile kalmasına izin vermiştim.

Kendime daha fazla düşünme hakkı tanımadan odadan çıktım, asansöre doğru hızlı adımlarla yürüdüm. Sırtımı dikleştirmiş, çenemi öne çıkarmıştım. Asansörün kapıları iki yana açıldığında onu gördüm. Visal, her zamanki heybetiyle önümdeydi. Göz göze geldiğimizde gri kazağının kollarını sıyırıyordu, bana bakınca duraksadı. Beni dikkatlice süzdü, gözlerindeki parıltılardan beğendiği anlaşılıyordu.

Asansörden çıkarken, "Nereye bu saatte?" diye merakla sordu.

"Seradaki çiçeklere bakacağım," dedim aklıma gelen ilk yalanı söyleyerek. Kaşları sorgularcasına çatıldı. Onu inandırabilmek adına, "Frezya ve Yaseminlere su vereceğim, sabah verecektim ama tamamen aklımdan çıkmış." dedim ve daha fazla soru sormasına müsaade etmeden asansöre bindim. Kapıları kapandığında derin bir nefes verdim.

Büyük adımlarla bahçeye çıktım, en uzak köşelerine doğru ilerledim. Rüzgar o kadar sert esiyordu ki ta içime işliyordu. Çam ağaçları şiddetle savruluyordu. Gözlerimle etrafı dikkatlice taradım. O kadar sessizdi ki kuş bile uçmuyordu, sadece rüzgarın çıkardığı sesler hakimdi etrafa. Yine de tüm dikkatimle etrafı kolaçan ediyordum.

YAMALI RUHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin