Evet, herkese merhabalar! Yeni bölümle tekrardan sizlerleyim, umarım okurken keyif alabilirsiniz! Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. İyi okumalar dilerim!
Mavi Gri - Ben Sende Yandım , Mavi Gri - Altüst Olmuşum
&
Fedakarlık olmadan aşk olmaz, fedakar olmayana da aşık olunmaz.
&
Armin
Masallara inanır mısın?
Ben inanırım. Masallarla büyüyen bir kızdım, gelecek için hayallerim prenses olmaktı. Oysaki şu an olduğum kadın, prenseslikten çok uzak aksine zıttı. Yine de hâlâ inanırım.
Gerçek aşk öpücüğüne mesela... Her şeyi değiştirebileceğine ve kurtarabileceğine inanırım çünkü benim için aşk imkansızın gerçeğe dönüştüğü o nokta. Gerçeklik ile hayaller arasında ince bir çizgi. Aşk hem ilaç hem de bir zehir. İyileştirdiği kadar öldürür, büyülediği kadar karartır.
Aşkın ardında sevgi oldukça her şeye değer.
Peri masalından fırlamış gibi hissederdim kendimi, bazen bir periydim, bazen bir prenses ve bazen ise bir deniz kızı. Şimdi ise sadece bir hiç, kendimim. Büyüleyici görmüyorum, gerçeğin ardında değil. İşte her şey gerçekliğe dönenene kadar güzel. Mesela külkedisinin yaşadığı büyülü an hayallerinden fırlamış gibiydi, saat gece yarısına vurduğunda tüm büyü kayboldu ve gerçekliğe döndü. Hayat, düşler olmadan karanlığın içinde kaybolan sessiz çığlıklardır.
Peri masallarında hiç mezarlıklara şahit oldunuz mu? Ben olmadım. O yüzden bir peri masalının içinde değilim, olamam da. Parmaklarım annemin toprağına değerken prenses olsam neye yarar, gerçek aşk öpücüğü neyi iyileştirebilir? Ailem benim en büyük, en derin, en acıtan ve kapanmayan yaram. Aile nedir en iyi ben bilirim çünkü bunu tüm hücrelerime kadar hissettim. Ben ailemi severken kaybettim.
Mezarın üzerindeki karanfillere takıldı gözlerim, her hafta yenilerini getirirdim. Solmalarına izin vermezdim, ailem gibi solup gitmelerine izin veremezdim. Hemen yanındaki mezarda da aynı çiçekler vardı, sekiz tane. Babamın mezarı. Yana yana iki mezar ve bir ailenin yok oluşu. Yan yana iki hayat ve bir hayatın kararışı...
Ellerim annemin toprağına daha da gömüldü sanki onu hissetmeye çalışıyordum. Mezar taşındaki tarihi görmek canımı biraz daha acıttı, tam dokuz yıl öncesine aitti. Dokuz yıl onlarsız uzun bir süreydi yine de onlarsızdı işte, ailemsizdi. Yine de acımı hafifletecek kadar uzun bir zaman değildi, bu acı her daim benimle kalacaktı. Boşluk kalacaktı, yeri doldurulamayacaktı.
Saçlarım iki taraftan da balıksırtı şeklinde örülüydü, kendim ördüm aynı annemden öğrendiğim gibi. Mezarında biten birkaç çiçeği örgülerimin arasına sıkıştırmıştım sanki ona böylece daha yakın olacaktım, annemden bir parça taşıyacaktım. Mezarında biten çiçekleri.
Üzerimdeki mavi sweatin kolları toprağa bulanmıştı ve yer yer çamur lekeleri vardı. Sanırım külkedisi olamayacak kadar da acı doluydum, sihirle bile kendimi bulamazdım.
Soğuk rüzgar içimi titrettiğinde düşünmeden edemedim. Bunu her defasında düşünüyordum. Üzerlerine bir yorgan örtme isteğiyle yanıp tutuşuyordum, sanki örtsem ısınacaklardı. Üşüyorlardır diye ödüm kopuyordu. Üşüyorlar mıdır? Lütfen bana yalan söyle, aksini söyle, buna ihtiyacım var.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAMALI RUH
Teen FictionYaralanmış, darbe almış ruhuma bir yarabandı yapıştırdım. Eskisi gibi olur sandım, sanki yaşananlar hiç yaşanmamış gibi olur, iyileşir sandım. Ama yanılmışım, ruhum eskisi gibi değilde de artık eksikmiş, yamalıymış. Ben artık bir yamalı ruhmuşum... ...