Günler geçmiş cuma günü gelmişti. İşten çıkarken hep beraber bir kafeye gideceklerini söyleyip gelmek isteyip istemediğimi sormuşlardı. Kararsız kalsam da onlarla beraber gitmiştim.
Kafeye geldiğimizde buraya sık sık geldiklerini öğrenmiştim. Hepimizin sığacağı bir masaya geçip bir şeyler söylemiştik. Ben hava hâlâ ılık olduğu ve kahve sevmediğim için limonata söylemiştim. Onlarsa kahve söylemişlerdi.
Sohbet etmeye başlamıştık. İçeceklerimiz gelse de sohbet etmekten hiçbirimiz içememiştik.
İlk Michael'ın bir yudum almasıyla diğerlerinde içmeye başlamıştı. En son ben yudum aldım. O anda yüzümü ekşitmek istesem de bunu yapmadım. Garip bir tadı vardı. Hoşuma gitmemişti.
Bakışlarımı içeceğimden kaldırdığımda karşımda oturan Michael ile göz göze gelmiştik. Bir bana bir de limonataya bakıyordu. Buna anlam veremeyip bir yudum daha aldım belki farklı gelir diye. Bu sefer de aynı gelmesiyle limonatayı birazcık ittirmiştim. Bunu Michael dışında kimse fark etmemişti.
Sohbetin sonlarına doğru midemin yandığını hissetmeye başlamıştım. Limonun asidinden başka aklıma bir şey gelmemişti.
En sonunda kalktığımızda bir taksi çağırıp evimin yolunu tutmuştum.
Hafta sonu midemin yanması ve halsizlik ile geçmişti. Hatta Mehmet ile olan buluşmamızı da iptal etmiştim. Hafta içinde bir güne doktor randevusu almıştım. Daha doğrusu Mehmet ayarlamıştı.
Sabah zar zor alarmla uyanıp hazırlandım. Normalde durağa yürümem 10 dakika sürerdi ama ben 20 dakikada varabilmiştim. Vücudumdaki kırgınlık beni yavaşlatmıştı.
Biraz bekledikten sonra binaya varabilmiştim. Saatime baktığımda mesai başlangıcına yetiştiğimi fark etmiştim. Her zaman biraz erken gelmem fayda sağlamıştı bana.
Kata çıktığımda ilk önce Hector'un odasına gelmiştim. Kapıyı çalıp içeriden ses gelmesini beklemiştim. Sesi duyduğumda içeriye girdim. Tekti. Yüzümde ne gördü bilmiyorum ama koltuğu işaret etti. Yüzünde biraz endişe vardı. Sabah biraz solgun olduğumu fark etmiştim ama o kadar değildi.
"Ben çarşamba günü için izin alabilir miyim diye soracaktım. Doktora gidecektim de."
Başını salladı. "İstersen bugün de izin alabilirsin. İyi görünmüyorsun."
"Çarşamba gününü telafi edeyim bugün."
"Peki sen bilirsin. Kendini kötü hissedersen izin almaktan çekinme."
Teşekkür edip odadan çıktım ve ekip odasına geldim. Herkes buradaydı. Beni görür görmez izin alıp gitmemi söyleseler de Hector'a söylediğimi söyledim. Bu yüzden üstelemediler.
Öğle arasında hep beraber dışarıda yemiştik. Yemekten sonra biz kızlarla dönerken erkekler bir yere uğrayacaklarını söylemişti.
Öğle arasının bitimine yakın üçü de geldiğinde Samuel isimlerimizin yapıştırılmış olduğu bardakları bizlere vermişti. İçecek bir şeyler almıştı. Kahveyi sevmediğim için de benim için hafif bir şey tercih ettiğini söylemişti.
Kendimi hâlâ iyi hissetmediğim ve işle meşgul olduğum için içememiştim. Saatler geçerken Samuel'in üzgün bakışlarının içeceğimde olduğunu fark etmemle biraz içmeye karar vermiştim. Kendimi zorlayarak mesai bitimine kadar bitirmişti.
Yavaş yavaş toparlanırken Deniz beni bırakmayı teklif etmişti. Kendimi iyi hissetmediğim için kabul etmiştim.
Beni evime bıraktığında üstümü değiştirip kendimi yatağa bırakmıştım.
Saatler geçerken dönüp dursam da bir türlü uyuyamamıştım. Sıcaklamaya başlamamla kalkıp zar zor attığım adımlarla pencereyi açmıştım. Aynı zamanda üşümemle de üzerime ince bir örtü almıştım. Nasıl olduğunu anlayamasam da hem yanıyordum hem de donuyordum. İç organlarım bile yanıyor gibi geliyordu.
Vücudumda halsizliğin yanına eklenen sızlamalar kıvranmama sebep oluyordu. Midemin kasıldığını hissetmemle biraz duvardan destek alarak biraz da sürünerek banyoya ilerledim. Tam kapının önünde daha fazla dayanamayıp kusmaya başladım. Karanlık yüzünden hiçbir şey göremezken bir kaç defa denemem sonucunda banyonun ışığını açıp içeriye girdim. Klozetin kapağını açamadan ortaya kusmaya devam etmiştim. Gözüm kusmuğuma takıldığında kan olduğunu fark etmiştim. Ne kusmamı durdurabiliyor ne de kalkıp yardım çağırabiliyordum. Kapının ardına baktığında günün aydınlanmaya başladığını fark etmiştim. Önce zaman algımı yitirmiş ardından da bu süreçte puslu olan görüşümü yitirmiştim. En sonunda bilincimi de yitirirken kendimi soğuk fayanslara bırakmıştım.
*
Evdeki herkes huzursuzca kahvaltısını yapıyordu. Daha doğrusu yapmaya çalışıyordu. Kimse bir şey yemeyince hep beraber masadan kalkmışlardı. Thomas, Hector, James ve Jonathan işe giderken diğerleri bu huzursuzluğun nedenini anlamaya çalışıyordu.
Mesai saati başladığında Thomas heyecanla ekip odasına girer girmez kameraların olduğu ekrana bakarken kardeşini görememesiyle heyecanı yerini endişeye bırakmıştı. Önceki günde iyi olmaması onun endişesini arttırmıştı. Bakışlarını ekrandan ayırmadan "Hector, Su izin mi aldı?" diye sordu.
Hector'un bakışları ekrana dönmüştü. "Bugün için almadı ama çarşamba günü için aldı. Hastaneye gidecekmiş."
"Bir arasana."
Hector anlayamasa da telefonunu çıkarıp onu aradı. Hoparlöre aldı. Telefonun çalıp çalıp açılmaması hepsini endişelendirmişti.
Thomas telefonunu çıkarıp David'i aradı. Kısa sürede açılmıştı. Onun konuşmasını beklemeden "Su işe gelmedi ve telefonunu da açmadı." demişti. Sözünü bitirir bitirmez telefon yüzüne kapanmıştı. Thomas endişe ile sandalyesine otururken haber beklemeye başlamıştı.
*
David Thomas'ın söyledikleri ile koşarak evden çıkmıştı. Yoldayken abisini de arayıp haber verdi. Hızla onun evine varıp rasgele park ederken torpido gözünden onun yedek anahtarını alıp koşarak eve girdi. Titreyen elleri ile anahtarı deliğe sokmaya çalışırken anahtar elinden alınıp kapı açılmıştı. Dean kardeşinin aramasıyla yanındaki Daniel ile beraber hızla gelmişti.Üçü beraber içeriye girdiklerinde banyonun önündeki kanla karşılaşmışlardı. Bu üçünün de durmasına neden olurken ilk kendine gelen Daniel olmuştu. Korkuyla kardeşinin banyoda olduğunu anlayıp oraya girdi. Yerde ölü gibi yatan bedeni gördüğünde onu kucağına aldı. Üstü onun kanı olurken bunu düşünmek istemedi. Şu an tek düşündüğü onu hastaneye götürmekti.
Hep beraber evden çıkıp hastaneye geldiklerinde hızla acile girdiler. Onun halini görenler hemen yanına gelmişti. Onların arasında Mehmet de vardı. Sedyeye yatırılana kadar David'in neden ona tanıdık geldiğini çözememişti. Sedyede gördüğü bedenle bir an duraklasa da hızla onunla ilgilenmeye başlamıştı.
David, Dean ve Daniel öylece giden sedyeye bakarken Daniel daha ne olduğunu anlıyormuşcasına kanlı üstüne bakıp duvarın önünde yere oturdu. Kardeşinin bu durumda olması ve onunla ilk temasının bu olması canını yakıyordu.
Dakikalar birbirini kovalarken kimsenin gelip neyi olduğunu söylememesi onları germeye başlamıştı. Bunu basit bir rahatsızlık olamayacağının farkındaydılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Belki Tesadüf Belki Kader
General Fiction*TAMAMLANDI* Garip olaylar silsilesi Gerçek ailem 20.12.2022 (Başlangıç) 16.07.2023 (Bitiş) Not: Kapak yapamadığım için böyle.