31.Bölüm

164 7 0
                                    

11 Kasım (hastaneden çıkışından yaklaşık 10 hafta sonra)

Uyanıp işe gitmek için hazırladığımda kapı çalmıştı. Gelebileceğini söylediğimde içeriye gülümseyen Jonathan girmişti. Gülümsediğimde yanıma gelip karşımda durdu. Bir kolunu belime sardığında ellerim omuzlarını bulmuştu. Yüzünü yüzüme doğru eğip "İyi ki doğdun." dediğinde şaşırmıştım.

Yüz ifademi gördüğünde burukça gülümseyip "Bugün senin asıl doğum günün." dedi. Aklımdan çıkmıştı. Doğum günümüzdü.

"Bir şey değişmez benim doğum günüm 14'ü. Yıllardır böyleydi. Böyle de devam etsin." deyip gülümsedim. Alnını alnıma yasladığında gözlerim kapanırken onun da gözlerinin kapandığını fark etmiştim.

Biz öyle dururken kapı çalmıştı. Yavaşça ayrılıp gelebileceğini söylediğimde içeriye James girmişti. Kıstığı gözleriyle bize bakıyordu. Eliyle kapıyı gösterip "İkiniz tek kaldığınızda bu kapıyı aralık istiyorum." deyip Jonathan'a bakarak "Dostumsun ama kusura bakma." dedi.

İkimizde buna güldük. Onlar aşağıya inerken ben çantamı almak için odada kalmıştım. Tam çıkarken ayna gözüme takılmıştı ama durmadan ilerlemiştim.

İster istemez stres yapıyordum ve stres hayatım boyunca sağlığımı bozan bir şey olmuştu. Şu anda da vücudumun dengesi şaşmıştı. Bunun sonuçlarından birisi de hafif kilo almamdı. Çok değildi ama ben biliyordum.

Aşağı indiğimde herkesin kahvaltı başında olduğunu fark etmiştim. Dalgın ve üzgün duruyorlardı. Aklıma gelen şeyle Robert'a baktım. O da bana bakıyordu. Göz göze geldiğimizde o gün olduğunu hatırlamıştım. Benim onlardan alındığım gün.

Masada oturmak istemediğim için "Ben çıkıyorum." deyip arkamı döndüğümde Carol "Su... Lütfen." demişti. Sesi titremişti.

Geri masaya döndüğümde onunla göz göze geldik. Kıramadım ve geçip yerime oturdum. Austin dışında kimse doğru düzgün bir şeyler yememişti. Ben zaten normalde de sabah bir şey yiyince rahatsız oluyordum. Şimdi gerginlikten daha kötü olacağımı bildiğim için öylece tabağımdaki zeytin ile oynuyordum.

Jonathan'a baktığımda onun da bana baktığını görmüştüm. Hafifçe gülümsediğinde gülümsedim.

Austin'in yeme sesi dışında bir ses yoktu ki bunu James bozdu. "Gidelim bence." deyip bana baktı. Başımı salladım. Kalkıp evden çıktığımızda peşimizden diğerlerinin de kalktığını fark etmiştim. İki gün önceki arabamla ilgili durumdan dolayı James'in arabasına binerken Jonathan ile göz göze gelmiştik. Kolunu arabanın tavanına yaslamış üzgün üzgün beni izlerken o anda gülümsemişti. Gülümseyip arabaya bindim. James de bindiğinde kemerlerimizi takarken "Bir şey demiyoruz ama çok gözümüze de sokmayın." dediğinde durup ona baktım.

Gülüp "James alışmanız daha iyi olur." dediğimde yüzünün ifadesi beni güldürmüştü.

"Ben buna hazır değilim." demişti.

Bu beni daha fazla güldürdüğünde "Gül sen gül. Hoşuna gidiyor tabi. Ben aynı durumda olsam ne yapardın acaba?" demişti.

Gülmemi durdurup "Sevinirdim. Yaşın geçiyor. Hayatında kimse yok. Çocuğun olmasını istiyorsun. Bu gidişle sana dede derse şaşırma." dediğimde birazcık şaka yapıyordum. Gözlerini kocaman açıp kalbini tuttu. Yalancıktan "Ah, bu acıttı." deyip gülümsedi.

"Anneme ve babama çektiysek abi der." deyip göz kırptı. Gülüp başımı iki yana sallayıp önüme döndüm. "Zaman bunu gösterecek." dedim.

Arabayı çalıştırdığında diğerlerinin gittiğini fark etmiştim.

Belki Tesadüf Belki Kader Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin