3 hafta sonra
Bavulumu alıp kapının önüne koydum. Ayakkabılarımı giyip ablamı ve annemi beklemeye başladım. Toprak ve babam bizi aşağıda bekliyordu. Annem en son çıkıp kapıyı kilitledikten sonra asansöre bindik. Annem yüzüme bakmıyordu. Bu yüzden gözlerinin dolduğunu anlayabiliyordum.
Aşağı indiğimizde arabayı bindik. David'e çıktığımıza dair bir mesaj attım. O tatilini benimle burada kullanmak istediğini söylemişti. Albert ile arkadaşının da tatil için geldiğini öğrenmiştim. Dördümüz beraber dönecektik.
Havaalanına vardığımızda diğerlerinin de burada olduğunu görmüştük. Bilet işlerimizi hallettikten sonra ailemin yanına döndük. David kısaca Albert'ı ve arkadaşını tanıtmıştı.
Uzun uzun hepsine sarılırken gözlerim dolmuştu.
"Bizi sık sık aramayı unutma tamam mı?" diye sordu annem. Başımı salladım. Her gün sesimi duymazsa rahat etmiyordu. Üniversitede de böyleydi.
Saat yaklaşırken ayrılıp ikinci güvenlik noktasından geçtik. Binişler başlayana kadar beklemek için boş yere oturduğumuzda arkadaşıyla sohbet eden Albert'ın gözlerinin dolu dolu olduğunu fark etmiştim. Merakla ona bakarken bakışlarını bana çevirdi. "İyi misiniz?"
Gülümseyip başını salladı. Gözlerindeki hüzünleri görebiliyordum bu yüzden ona inanmadım. Çok tanımadığım için üsteleyemezdim de.
David'e döndüğümde telefonu ile uğraşıyordu. Ben de bir şarkı açıp kulaklıklarımı taktım. Yere bakıp şarkı dinlemeye başladım.
Ben dalmış bir şekilde boş boş yere bakarken omzuma dokunulmasıyla irkilip oraya döndüm. David'di. Ayakta bana bakıyordu. Gözüme takılan sıra ile vaktin geldiğini anlamıştım.
*
Saatler sonra ülkeye iniş yapmıştık. Yolda Albert ve arkadaşı Adrian ile de sohbet etmiştik. İkisi de benden yaşça büyük olsa da anlaşabilmiştik. Uzun yolculuk boyunca birçok konu hakkında konuşmuştuk. Albert benimle konuştuğu süre boyunca yüzündeki gülümsemeyi eksik etmemişti.
Şu an ise bavullarımızı alıyorduk. En son benim bavulum gelse de beni beklemişlerdi. Havaalanından çıkarken bizi bırakmayı teklif ettiklerinde ikimiz de reddedecekken ısrar etmişlerdi. En sonunda kabul etmezsem kırılacağını söylemesiyle kabul etmiştik. Araca bindiğimizde yüzündeki saf sevinci fark ettiğimde gülümsemiştim.
Evimin önüne geldiğimizde arabadan indim. Albert telefonu ile bir şeyler yapıp bana dönmüştü. Gülümseyerek "O zaman pazartesi günü görüşürüz. Daha doğrusu onlarla görüşürsün. Bu sefer seni pişman etmeyecekler inanabilirsin." demişti çünkü kabul etmiştim. Hiçbir iş yerinden geri dönüş alamamıştım. David de babasının firmasında çalışmamı istemiyordu.
Başımı ve elimi sallayıp apartmana girerken son defa onlara bakıp el salladım.
Eve girdiğimde içeriye girip kendimi koltuğa bıraktım. Yol beni yormuştu.
*
Duncan masadaki belgelerle uğraşırken odasının kapısı çalınmıştı. "Gir." dediği anda Albert girmişti."Beni çağırmışsınız." deyip masanın önünde durdu.
Duncan ona bakıp geri belgelere döndü ve "Hallettin mi?" diye sordu.
"Hallettim. Bugün içinde ellerine ulaşmış olur."
Duncan sinsice gülümsedi. "Kendilerini çok zeki zannediyorlar. Oysaki onları kandırmak bir çocuğu kandırmak gibi."
Kozu elinden alınırsa yeni koz oluştururdu kendine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Belki Tesadüf Belki Kader
General Fiction*TAMAMLANDI* Garip olaylar silsilesi Gerçek ailem 20.12.2022 (Başlangıç) 16.07.2023 (Bitiş) Not: Kapak yapamadığım için böyle.