40.Bölüm

113 6 1
                                    

Ertesi gün işe gitmek için erkenden kalkıp hazırlandıktan sonra kahvaltı yapmak için odadan çıkarken kapının önündeki bacağı görmemle durdum.

Bacağın sahibine baktığımda uyuyan Dustin olduğunu görmüştüm. İçeriye girip bir örtü aldım ve üstüne örtmek için geri çıktım. Üstünü örterken gözlerini aralayıp bana baktı. Esnerken bir elini ağzına kapatıp diğer eliyle de gözünü ovuşturdu.

Kendine gelmiş olacak ki elimdeki örtüyü fark edip gülümsedi. "Kıyamadın değil mi?" diye sordu. Örtüyü kafasına atıp kapıyı kapattım ve merdivenlere ilerledim. Merdivenlerden elindeki örtüyle Gollum takliti yaptığında ağzımdan bir kıkırtı çıkmıştı. Bunu duyar duymaz kocaman gülümseyip çocuk gibi sekerek merdivenlerden inip koşarak salona girdi. Onun peşinden salona girdiğimde Daniel'ın yanına gidip az önceyi anlattığını görmüştüm. Diğerleri de oradaydı.

Başımı iki yana sallayıp mutfağa adımlarken Jonathan ile karşılaştım. Telefonuyla uğraşıyordu. Beni fark ettiğinde kapatıp cebine koydu. Yanıma gelip sarıldığında ben de ona sarmıştım kollarımı.

"Mehmet ile buluşacağım öğle arası." dediğinde başımı sallamıştım. Vakitleri oldukça görüşmeye çalışıyorlardı.

Bir kol aramıza girip bizi ayırdıktan sonra bana sarılmıştı. Tabi ki de bu kişi Dustin'di. Jonathan ona ters ters bakarken Daniel gülümsüyordu. Ondan ayrılıp mutfağa gittim.

Bir şeyler atıştırdıktan sonra kapıda onları beklemeye başlamıştım. Onlar da kısa sürede geldiğinde yola çıkmıştık. Daniel işine giderken bizler de kendi işimize gidiyorduk. Dustin de bizimleydi.

Onlarla beraber çalıştığım için Jonathan'ın odasına bir masa koymuşlardı. Bu konuda onları Jonathan ikna etmişti. Tek kalmamı istemedikleri için böyle yapmışlardı.

Biz işlerle uğraşırken Dustin de telefonla oyun oynuyordu. Aynı zamanda bizi izliyordu. Aklıma gelenle ona bakıp "Neden sabah kapımdaydın?" diye sorduğumda Telefonu kapatıp yanına koydu. Yüzüme dikkatlice bakarken "Kabus gördüm." deyip arkasına yaslanıp kafasını koltuğun arkasına koydu. Konuşma bitmişti, daha fazla soru istemiyordu. Ben de bu yüzden üstelemeyip işime döndüm.

Öğle arası geldiğinde Jonathan çıkmıştı. Dustin ile tek kaldığımda yemeğimi yiyip daha rahat olduğu için koltuğa oturdum ve ayaklarımı sehpaya uzattım. Elim karnımdayken Dustin de omzuma uzanmıştı.

"Korkuyorum."

Devam etmesini beklesem de etmemişti. O yüzden "Neden?" diye sordum.

"Sana bir şey olursa diye. Sen bilmesen de hayatım boyunca senden başka kimsem yoktu benim. Yıllarca seni izledim, korudum."

Başımı ona yasladığımda eli elimi bulmuştu. Ona kırılmıştım bunlara izin verdiği için ama düşününce onun da pek bir seçeneği yoktu. Onların dayattığı düşüncelere rağmen her şeyin farkına varabilmesi bile büyük bir şeydi.

"Sana bıraktığım çiçekleri hatırlıyor musun? Beyaz frezya... O evde bir defter vardı. David'in annesininmiş. Bazı çiçeklerini anlamları, temsil ettikleri yazıyordu. O çiçek de umudu temsil ediyormuş." biraz durdu. "Sen benim için beyaz frezyasın."

Omzumun ıslandığını hissedebiliyordum. Yanımdaki koca adam küçük bir çocuktu. Çocukluğu elinden alınmıştı.

Başımı kaldırıp saçlarından öptüğümde o da başını kaldırıp bana baktı. Yaşlar süzülen gözlerinde mutluluk var. Saf mutluluk.

Bana sıkıca sarıldığında ben de ona sarıldım. Konuyu dağıtmak için "Dünkü dediğimde ciddiydim bu arada." dedim.

"Ben de ciddiydim."

Belki Tesadüf Belki Kader Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin