12.Bölüm- Takip, Deniz ve Geçmişteki bir soru işareti

560 27 1
                                    

12.Bölüm- Takip, Deniz ve Geçmişteki bir soru işareti

Bu sabah erkenden kalkıp yola çıkmıştık. Kahvaltıyı ise arabada annemin akşamdan yaptığı börekler ile yapıyorduk.

Diğerlerinin aksine yavaş yavaş yiyordum. Çok özlemiştim çünkü bunu. Babam radyoyu açtığında çıkan nostaljik müziklere eşlik etmeye başlamıştık. Yıllar önceki gibiydi her şey. Geldim geleli üzerimde olan duygusallıkla bu benim gözlerimi doldurmuştu. Çaktırmadan sildim gözlerimi.

Sahile vardığımızda sadece güneş kremi ve havluların olduğu çantayı aldık. Gölgeye çantayı bırakırken gözlüklerimi kaba koyup çantanın içine bırakmıştım. Ablamın kolundan tutup "Sizi göremezsem beni bulursunuz." dememle gülmeye başlamıştık.

Terlikleri deniz kıyısına yakın bir yere bırakıp denize girdik. Daha doğrusu onlar girdi. Bense girmeye çalıştım. Su soğuk olmasa da huylandığım için bu süreç uzun sürerdi.

Babam gelip eliyle su atarken hep beraber gülüyorduk. En sonunda girebildiğimde titreye titreye ablama sarıldım. Bir süre öyle durup yüzmeye başladık. Annemle bir süre ayağımızın değeceği yerde yüzdükten sonra ben diğerlerinin yanına gitmiştim. Biraz daha ilerideydiler. Onların yanına geldiğimizde kardeşimle gülerek birbirimize su atmaya başladık. Diğer insanlara gelmemesine dikkat ediyorduk. O sırada fark etmeden geriye gitmemle birisine çarpmıştım. "Özür dilerim." diyip önüme dönerken bulanık görüşümle önemli değil dermiş gibi gülümsediğini fark etmiştim.

Çarptığım adamı daha önce gördüğüme dair bir his vardı içimde. Yüz hatları da tanıdık gelmişti. Bunu çok düşünmeyip aileme döndüm. Saatlerce ablam ve kardeşimle yüzmüştük. Annem ve babam ise bizi kıyıdan izlemişti.

En sonunda çıktığımızda omuzlarıma baktım. Kızarmaya başlamıştı. Bir süre canım yanacaktı.

Duş alıp üzerimizi değiştikten sonra yola koyulmuştuk. Biz üçümüz uykuya dalarken duyduğum önden gelen sohbet ile gülümsemiştim.

*

Albert kardeşiyle olan ilk iletişiminin bu olması yüzünden üzgündü. Sadece bu değildi aslında onu üzen. Ailesi ile geçirdiği mutlu anlara şahit olmak kalbinde bir burukluğa yol açıyordu. İster istemez kendileri ile böyle olduğu anların hayalini kurar olmuştu.

Adrian ile beraber arabaya gidip konuma baktı. Arabalarına takip cihazı koymuştu.

Evlerine gittiklerini anladığında kalacakları onlara yakın olan otele gittiler.

Albert ve Adrian üzerlerini değiştikten sonra Albert'ın odasında buluştular. Albert koltuğa oturur oturmaz telefonunu çıkarıp Türkçe öğrenmek için çalışmaya başladı. Onu kendi dilinde anlamak istiyordu. Kendini en iyi ifade edebildiği dilde anlayabilmesinin onların aralarında oluşacak bağın diğerlerinden daha kuvvetli olacağına inanıyordu.

Kolay olmayacağının farkındaydı ama bunu başarmayı istiyordu ve başaracaktı.

Adrian dostunun yüzündeki ifadeyi görmüştü. Çok kararlıydı. Bugün gördüklerinin bunda etkisi olduğunu biliyordu. Tanıyordu çünkü onu.

Albert gözleri ağrıyana kadar devam etmişti buna. Ne kadar çabuk öğrenirse o kadar iyi olacağını ve bu ülkede bulunduğu süreçte biraz daha ayak uydurabilip daha az dikkat çekeceğini düşünüyordu.

Gün doğduğunda çalan alarm ile uyanmıştı. Biraz öylece durduktan sonra kalkıp hazırlandı. Sıcak havada dikkat çekmeyecek kıyafetler giydi. Adrian'la beraber kahvaltı yaptıktan birkaç saat sonra David'den gelen mesaj ile attığı adrese gitmek için yola koyuldu.

Belki Tesadüf Belki Kader Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin