3.Bölüm- İlk Kalp Kırıklığı

1.7K 53 2
                                    

3.Bölüm- İlk Kalp Kırıklığı

Önceki bölümden üç yıl sonra, şimdiki zamandan yaklaşık bir yıl önce

Okuldan çıkmış yolda yürüyordum. Caddeden ara sokağa girdiğimde biraz ilerledikten sonra bir ağlama sesi duydum. Gerilsem de sese ilerlediğimde bir adamın yan sokakta duvarın dibine oturup ağladığını fark ettim. Olduğum yerde durup "İyi misiniz?" diye sordum. Kollarına gömdüğü kafasını kaldırıp bana baktı. Cevap vermeyip bana baktı sadece. Yüzünü görmemle almıştım zaten cevabımı. Kavga etmiş olmalıydı ki yüzünde yaralar vardı. Çantamdan peçete ve suyu çıkarıp dizlerimin üzerinde durdum.

Yavaşça yaralarını temizlerken burnumdan kayan ve burnumla tutmaya çalıştığım gözlüğümü ağlamaları arasında gülerek düzeltti. Gözlerini kapatıp benim işim bitene kadar öyle durdu.

İşim bittiğinde kalkıp dizlerimi çırparken "Yaralarına yara bandı yapıştır ki mikrop kapmasın. Ayrıca üzerin çok ince daha fazla burada oturmaya devam edersen hasta olursun." dedim. Başımı kaldırdığımda bana baktığını fark ettiğim. Gülümseyip elimi uzattım. Bir elime bir yüzüme bakıp elimi tuttu ve ağaya kalktı. O da üzerini çırparken ben gözüme takılan telefonu yerden alıp ona uzattım. O sırada gördüğüm 'Abim' yazısıyla gülümseyip orayı işaret ettim.

Yazıyı görmesiyle gülümsemişti. Telefonu almasıyla arkamı dönüp ilerlerken o da telefonu cevaplamıştı.

Kaldığım yere geldiğimde telefonuma baktım. Annemin aradığını görmemle onu aradım. Ailemle uzunca bir süre konuştuğumda hava kararmaya başlamıştı. Telefonu kapatınca yemek yedikten sonra tekrar telefona baktım. David aramıştı. Birkaç hafta önce burada bulunan bir yüksek lisans programına başlamıştım. Onunla orada tanışmıştık.

Onu aradığımda birkaç iş başvurusunu bana atacağını söylemişti. Daha önceden bir birikimim olmasıyla buraya gelebilmiştim. Yoksa yurtdışındaki bu programa gelemezdim.

Attığı işleri inceleyip bana uygun olduğunu düşündüğüm birkaç yere Cv'mi gönderdim.

İki gün sonra okula gitmiştim. Okuldan tanıştığım Mary, Olivia ve Jane arkadaşları ile buluşacaklarını ve onlarla gelmemi istemişlerdi. Israrları sonucu kabul edip onlarla beraber bir kafeye gelmiştim.

Kızlar etrafa bakınıp ilerlediklerinde o da onları takip etmiştim. 3 kişinin bulunduğu bir masaya geldiklerinde kızlara baktım sadece. Masaya oturduktan sonra bizleri tanıştırdıklarında içlerinden birinin o günkü kişi olduğunu görmüştüm. Adı Peter'mış. Onun yanındaki Robert şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. Onun yanındaki George'un ise Robert'tan bir farkı yoktu.

George ve Robert kuzenmiş. Peter ise Robert ile beraber büyümüş.

Peter ile karşılaşmamışız gibi davranıyordum. Belki benim gördüğüm anı hassas ve özel bir anıydı ve bunu kimsenin bilmemesini isteyebilirdi. Robert ve George ile büyümüş sayılsa da kızlarla bu derece yakın olduğunu düşünmüyordum gözlemlerim sonucunda.

George ve Robert ile gayet iyi bir şekilde anlaşabilmiştim. Robert sanki benim ikizim gibiydi. Benzer tepkiler verip benzer şeyler söylüyorduk. Onda beni çeken bir şey vardı.

Peter ise benim gibi dün hiç karşılaşmamışız gibi davranıyordu. Diğer ikisi kadar anlaşamamıştık onunla.

Saat geç olduğunda ben kalkmaya karar verirken onlar daha oturacaklarını söylemişlerdi.

Kaldığım yere gidip ailem ile görüştüm. Sonra maillerimi kontrol ettiğimde hiçbir şey olmadığını görüp uyumaya karar verdim.

Günlerim böyle geçiyordu. Ara sıra onlarla buluşuyordum. Peter dışında hepsiyle aram iyiydi. Kızlar onun biraz soğuk olduğunu söylemişlerdi. David ile de iyi anlaşıyorduk. Kardeşiymişim gibi yaklaşıyordu bana.

Cv'mi gönderdiğim yerlerden birisi geri dönüş yapmış ve görüşmeye çağırmıştı. Görüşmem güzel geçmişti ve işe girmiştim. Küçük sayılabilecek bir firmaydı. Günlerim bu yüzden biraz daha yoğun geçiyordu ama bundan şikayetçi değildim. Sevdiğim işi yapıyordum.

Aylar ayları kovaladı. İşimdeki 3 ayımı tamamladığım zamanlardaydı. Yine onlarla dışarıda buluşacaktık ve buluştuk da. Her şey güzel gidiyordu. Sohbet ediyorduk. Gülüyorduk. Hatta Peter bile daha yakın gibiydi o gün. Buzları erimiş ve ön yargılarını yıkmış gibiydi. Ta ki telefonum çalana kadar. Ekranımda yazan David ve numarayla karşımdaki 3 adam da gerilmiş ve sinirlenmişlerdi. Buna anlam veremesem de kalkıp birkaç adım ileride telefonu açtım. Birileri varken telefonla konuşmayı çok sevmezdim.

Nasıl olduğumu ve buluşalım mı diye sormuştu. Saatime baktığımda uzunca bir süredir burada olduğumu fark etmemle bulunduğum kafeyi söyledim. Nerede olduğumu anlaması için. Buraya gelebileceğini söylemesiyle benim işime gelmiş ve kabul etmiştim.

Konuşmamız bittiğinde masaya döndüm. 3 adamın bana karşı gülümseyen ifadelerinden eser kalmadığını fark ettiğimde ben yokken bir şey olduğunu düşünmüştüm.

Geçen yarım saatte masada çok gergin bir ortam bulunmaktaydı. Benim telefon ile konuşmamdan sonra bu soğukluk olduğu için ne olduğunu merak etsem de sormadım. David ile ilgili olabileceği aklımın ucundan bile geçmemişti. Onunla ilgili olduğunu üzücü bir şekilde öğrenmiştim.

Tekrardan David'in aramasıyla onlarla vedalaşıcakken Peter birden masanın üstündeki telefonumu alıp ekrana baktı. Sıktığı dişleri ve gerilen kaslarıyla George ve Robert'a baktı. Onlar da anlamışlardı. Telefonumu almak için elimi uzattığımda Robert bileğimi tutmuştu. Biraz sıkı tuttuğu bileğimle ters ters ona bakmaya başlamıştım. Büyük ihtimalle moraracaktı.

Aramanın sonlanmasından birkaç dakika sonra David gelene kadar öylece durduk. David gelip bileğimi Robert'tan kurtarmış ve sinirle bakmaya başlamıştı.

Peter "Onu sen gönderdin değil mi? Hayatımızı tekrardan yıkmak, yerle bir etmek için."

David "Onun bu konularla hiçbir alakası yok."

Robert "Sen o adamın oğlusun David."

David de en az onlar kadar sinirliydi. Peter bana dönüp "O gün de samimi değildin. Takip edip o anı bekledin değil mi?" dedi.

David "Bizim tanıştığımızı bile bilmiyor. Pişman olacağınız şeyler söylemeyin."

Robert "Senin lafına mı inanacağız? Merak etme hiç pişman olmayız." diyip David'in bileğimden çekmediği eline bakıp "Sevgilini mi gönderdin? Belki de bizden birisinin ilgisini çekmesini istemişsindir." dedi.

Peter "Eğer öyle düşündüysen bir defalığına ilgimizi çeker ve bir gecede biterdi."

Dedikleri sözlere hayal kırıklığımdan cevap verememiştim. Yaptıkları imalar sinirlerimi bozmuştu. Sadece gözlerine baktım üçünün. Bileğimi David'in elinden kurtarıp cafeden çıktım. Ne bir şey dedim ne de bir şey yaptım.

Evime geldiğimde koltuğa oturup dizlerime kendime çektim ve boş boş karşıya baktım. Aralarında ne yaşanmış olursa olsun beni dinlemeden olayın aslını astarını sorgulamadan söylenen sözler ve imalar yanlıştı. Arkadaş olduğumuzu düşünmeye başlamıştım ama bugün anlamıştım onlardan arkadaş da başka bir şey de olmazmış.

Biraz zaman geçmiş ben öylece oturmuştum. Nedenini bilmiyorum ama hayal kırıklığımın yanında kalbim de kırılmıştı.

Kapının çalmasıyla kalkıp kapıyı açtım. David'di gelen. Bir şey demeden telefonumu uzattı. Telefonu aldığımda "Konuşmak istersen bir telefon uzağındayım." dedi. Gülümsedim. Gülümsememe karşılık verip gitti. Üstelenmesini hiç sevmezdim. Beni birazcık bile olsa tanıması mutlu etmişti.

Bundan sonraki zamanlarda kızlarla ara sıra görüşsek de üçüyle bir daha karşılaşmamıştık ama bu hiç karşılaşmayacağımız anlamına gelmiyordu.

Belki Tesadüf Belki Kader Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin