14.Bölüm- Buluşma
2 gün sonra
Duş alıp hazırlanmış ve evden çıkmıştım. İlk önce arkadaşlarım Ufuk ve Şirin ile buluşacaktım. İkisi de hâlâ öğrenci oldukları için buralardaydılar.
Buluşacağımız yere geldiğimde onlara mesaj yazdım. Yolda olduklarını yazdıkları için boş bir yere geçip oturdum. Birkaç dakika arayla geldiklerinde selamlaşıp sarıldık ve sohbet etmeye başladık.
*
Albert bugün heyecanla uyanıp güzelce hazırlanmıştı. Ailesinin yardımcı olabilmesi için ona güvenmesi gerektiğini düşünüyordu. Bu yüzden iyi bir izlenim bırakmak istemişti. Hazır olduğuna emin olduğunda Adrian'a haber verip çağırttığı taksiye bindi. David'in ona attığı adresi taksi şoförüne gösterip dışarıyı izlemeye başladı. Kardeşinin nasıl bir şehirde büyüdüğünü merak ediyordu.Yarım saat kadar sonra apartmanın önünde durmuş David'i beklemeye başlamıştı. 10 dakika sonra gelen David'le heyecanı ve stresi artarken derin derin nefes alıp vererek sakinleşmeye çalışıyordu. David ona zaman tanıyıp beklemeye başladı. Albert öncesine göre daha sakin olduğunda David apartmana doğru ilerledi. Albert da onu takip ediyordu. David o gün Su şifreyi girerken görmüştü ve hatırlıyordu.
Kata geldiklerinde asansörden indiler. Albert zili çalmak istese de bunu David'e bırakıp karmakarışık duygular ile göreceği yüzleri beklemeye başladı. Kapı açıldığında gördüğü yüzler ile şaşkınca David'e baktı. James'in neden inandığını anlayabilmişti. Gören birisi onların çocuğu derdi ama kendi ailesiyle gördüklerinde de öyle derlerdi.
İçeriye geçtiklerinde istemsizce evi incelemişti. Kendi evlerinde oldukça küçüktü. Salona geçtiğinde gördüğü üç çerçeveden ortadakine baktı. Kardeşinin küçüklüğüydü. İstemsizce yüzüne bir gülümseme yayılmıştı.
David'in dürtmesiyle kendine gelip onu büyüten insanlara döndü. Onlar David ile konuşurken o çeviriyi açıp ne konuştuklarını anlamaya çalışıyordu. Hal hatır soruyorlardı.
Mehmet bey "David, evladım neden görüşmek istedin?"
David nasıl açıklayacağını bilememişti.
Annesi Suna hanım "Su ile mi ilgili"
Başını salladı. Albert'ı tanıttı.
"Size anlatacaklarım biraz uzun o yüzden beni bölmezsiniz sevinirim." Onlar başlarını sallayınca devam etti. "Yıllar yıllar önce bir adam varmış. Güce aşıkmış ve onun için her şeyi yapabilirmiş. Sonra karşısına onun gücüne tehdit oluşturan iki aile ile karşılaşmış. Bunu engellemek için önce tehditler etmiş. Onu tanımadıkları için ciddiye almamışlar. Bu yüzden o da onlara zarar vermeyi düşünmüş. Bir ailenin kaza geçirmesine sebep olmuş. O aileden geriye üç çocuk kalmış. Diğer aileden ise doğduktan sonra yaşıyacağına inandıkları tek kız bebeği almış. Bu bebek o aile için çok kıymetliymiş ve onu bir defa bile görememişler."
Durup nefeslenirken onların tahmin ettiklerini anlamıştı. "O bebeği dış görünüş olarak da benzeyen ve bebeğini kaybeden aileye vermiş ama ailenin de haberi yokmuş."
Albert o anlatırken onların tepkisine bakıyordu.
Suna hanım "Neden... Neden bize anlattın?"
David "Albert onun biyolojik abisi."
Mehmet bey kaşlarını çattı. "Bu bir şeyi değiştirmez. O bizim kızımız."
David "Biyolojik ailesi öğrendi ve o tehlikede. Bu yüzden Albert'ın yardımınıza ihtiyacı var."
Suna hanım ve Mehmet bey dikkat kesilip ona bakmaya başlamıştı.
Suna hanım "Nasıl bir tehlike?"
"Biz de bilmiyoruz ama o adam boş durmaz. Elinde bir kozdı ve kozunu kaybetti. O adamı çok yakından tanıdığım için biliyorum bunu."
Mehmet bey "Ben korurum kızımı. Burada kalsın."
Albert üzgünce bakıp çeviriye bir şeyler yazıp onlara okuttu. "Biz koruyamamışken sizin bunu başarabileceğinizi düşünmüyorum. Bizden alıp size verdiler ve bunu kimseye belli etmeden yaptılar."
Mehmet bey hak verse de kızını korumak istiyordu. Üzgünce ona bakıp "Nasıl yardım edebiliriz?" diye sordu.
"İkiziyle daha önce tanışmışlar ve pek iyi sonuçlanmadı." yazdı.
"Yani size güvenmiyor. Buna bizim yapabileceğimiz bir şey yok."
Albert yazmak istemese de sıralamıştı sözcükleri. "Onu en iyi siz tanıyorsunuz. Bunun bir yolu vardır."
Mehmet bey ve Suna hanım birbirlerine baktıktan sonra Mehmet bey "Bizim biraz düşünmemiz gerekiyor." dedi.
David "O zaman biz sizden haber bekliyoruz." deyip kalktı. Kapının önündeyken "Onun haberi yok ve bence öğrenmek için hazır değil." diye ekledi.
Mehmet bey ve Suna hanım bunu söylemeyi istemiyordu zaten. Hiç öğrenmesin istiyorlardı. Duydukları bir şeyi değiştiremezdi. O onların kızıydı. Başlarını salladılar bu yüzden.
Albert ve David apartmandan çıktıktan sonra kulağında kulaklık elinde telefonla gelen Toprak'ı gördüler. Kendilerini fark etmeden geçip gitmişti. Albert istemsizce kıskançlıkla bakmıştı ona.
Biraz yürüdükten sonra evin yakınındaki bir parkı görüp oradaki bir banka oturdular. Tek tük insan vardı. Etrafı incelediler. Onun küçüklüğü burası ,bu şehir, diye düşündü Albert. Onu biraz olsun tanıyabileceğini düşünüyordu.
"Onlar ona çok değer veriyor." dedi Albert.
David bir şey demedi. Onun kendini dökmesini bekleyecekti.
"O bizi istemeyecek. Hiç abi kardeş olamayacağız. Onun ailesi var. Mutlu bir yaşamı olsa bile bizimle olmaması canımı yakıyor." dedikten sonra ağlamaya başlamıştı. David onu ilk defa böyle gördüğü için şaşırıp ne yapacağını bilememişti. Omzunu sıkmakla yetindi.
*
Ufuk ve Şirin ile buluşup hasret giderdikten sonra heyecanla diğer buluşmamın olacağı yerin önüne gelmiştim.
İçeriye girip etrafa bakarken gördüğüm kumral saçlar ile adımlarımı oraya yönlendirdim. Ona yaklaşırken adımlarım yavaşlamış olsa da masaya varmam uzun sürmemişti. Masanın yanına geldiğimde beni fark etmesiyle ayağa kalkmıştı. Ne yapacağımızı bilemeyip en sonunda tokalaşmış ve oturmuştuk.
Birbirimizin yüzüne bakıyorduk. Bir süre konuşmadan dururken onun da en az benim kadar gergin olduğunu anlayabiliyordum. Bu durum beni gülümsetmişti. Ben gülümseyince o da gülümsedi. Utanıp elimle yüzümü yellemeye başlamıştım. Bu onun gülümsemesini genişletirken ben daha da utanmıştım.
Gözlerine baktım. O da gözlerime baktı. Birkaç saniye sonra çekip ellerime çevirdim bakışlarımı. Konuşmayı unutmuş gibi hissediyordum. Geri yüzüne baktığımda yüzünü eline, kolunu da masaya yaslayıp beni izlediğini görmüştüm. Utansam da ben de aynı şekilde durup ona bakmaya başladım. Bu sefer de öylece durduk. Bu durumu mesaj sesi bölmüştü. Göz ucuyla telefona bakınca ben de baktım. Telefon operatöründendi. İkimiz de gülüp geri döndük.
"Su" "Mehmet"
Aynı anda söylemiştik. Bu defa da buna güldük. Gülmekten yanaklarım ağrımaya başlamıştı. İkimiz de aynı anda diğer elimizi de yanağımıza yasladığımız da bir de buna güldük. Dik hale gelip yüzümü yellemeye başladım. Utanınca kızaran birisi olsaydım şu an domatese dönerdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Belki Tesadüf Belki Kader
General Fiction*TAMAMLANDI* Garip olaylar silsilesi Gerçek ailem 20.12.2022 (Başlangıç) 16.07.2023 (Bitiş) Not: Kapak yapamadığım için böyle.