35.Bölüm

119 6 0
                                    

Kamerayı sökmelerinden sonra tahmin ettiğim gibi en ufak tıkırtıda oda da bitmişlerdi. Her seferinde bir şey olmadığını fark etmeleri ile bu durum seyrekleşmişti. En sonunda telsiz ile iyi olduğumu söylersem gelmeyeceklerini söylemişlerdi.

Saat olmadığı için anlayamasam da birkaç günün de öyle geçtiğini tahmin ediyordum.

Bugün kalktığımda nedense içimde doğru gün olduğuna dair bir his bulunuyordu.

Dustin ve Alexandra uğradıktan ve bana yiyecek getirdikten sonra elimi yüzümü yıkayıp iyi olduğuma emin oldum.

Anahtarı alıp masanın oraya gidecekken kapı açılınca yatağa geri oturdum. Gelen Dustin'di. "Dışarı çıkarmaya geldim." Enerjimi çok harcamamam gerekse de şu an çıkmak istememem onları şüphelendireceği için başımı sallayıp peşinden dışarıya çıktığımda havanın hafif serin olduğunu görmüştüm ama üşümüyordum. Hava bulutlu olduğu için saati anlayamıyordum. Yerlerin çamurlu olmasıyla yağmurun yağdığını anlasam da ne zaman yağdığını bilmediğim için beni tedirgin etmişti. Ben dışarıdayken yağması sıkıntı olabilirdi.

Dışarıda o günkü iki adam vardı ama biz çıkarken çıkmışlardı. Dikkat çekmemek için normalde içerde olmalarını ummaktan başka yapabileceğim bir şey yoktu.

Her zamanki gibi biraz durduktan sonra içeriye girdiğimizde elimi çabuk tutmalıydım. Bir sonraki yemek zamanına kadar vaktim vardı. O zamana kadar dinlenmem için beni rahat bırakacaklardı.

Ses gelme ihtimalinden dolayı telsizi kapatıp üzerimdeki sweatshirtün ön cebine koydum ve masayı sessizce kapağın altına çektim. Sandalyeyi de getirip önce sandalyeye sonra da masaya çıktım. Gerginlikten bacaklarım titrerken anahtarla açtığımda bir metal görmemle elimi ona attım. Tozlu demiri yavaşça kendime çektiğimde bir merdiven olduğunu anlamıştı. Vidalı merdiveni aşağıya çekip tırmandığımda neredeyse 1 metre yüksekliği olan bir boşluktaydım.

Anahtarı kapaktan çıkarmıştım onu cebime atıp merdiveni çektim ve kapağı kapattım. Tozdan dolayı öksürme hissi gelse de nefesimi tuttum. Karanlık alanda kapağı kapatmadan önce gördüğüm kadarıyla diğer kapağı aradım.

Kapağı bulduğumda yavaşça çevirmeye başladım. Biraz ses çıkınca acele ettim çünkü bunu duyma ve buraya gelme ihtimalleri vardı. Bu da planımın mecburi bir şekilde son bulmasına neden olurdu.

Kapağı hafifçe araladığımda kimseyi göremeyince tamamen açıp en yakın ağacın arkasına geçtim. Kulübeye baktığımda bir hareket göremememle tuttuğum soluğu bırakıp ağaçların arkasından sessizce nehire doğru ilerlemeye başladım. Nehrin kenarına varınca biraz soluklanıp derin derin nefesler aldım. Kalbim gümbür gümbürdü. Kulaklarımdaydı sesi.

Sakinleşmeye başladığımda sessizce nehirin aktığı yönde ilerlemeye devam ettim. Ara ara durup dinleniyordum. Normalde olsa en 2-3 katı mesafe kat edecek olsam da yapabileceğim bir şey yoktu. Ne olur ne olmaz onları daha fazla tehlikeye atmazdım.

İlerlemeye devam ederken ağzıma kapanan elle sakin kalmaya çalıştım.

"Sakin ol."

Eli ağzımın üzerindeyken kolu ile beni sarmış tutuyordu. Biraz hareket ettiğimde tutuşunu sıkılaştırıp "Onlar için" dediğinde durmuştum. Elimi az önce emin olduğum yere atıp silahı aldım ve bacağına doğrulttum.

Silahı hissetmiş olacak ki beni bırakmıştı. Biraz geriye adım attım. Gözlerime bakıyordu. Silahı yavaşça indirdim çünkü bakışları onu ilk gördüğümdeki gibi kurnazlık dolu değildi. Bir farklı bakıyordu. O zaman da bana zarar vermeyecek olsa da şu an emindim.

Belki Tesadüf Belki Kader Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin