"Özlem içindeyim, konuşma özlemi içinde, özgürlük özlemi içinde."
Kısacık bir anda olsa aramızda sürüp giden o sessiz bakışmayı Vincent yine etrafına bakınarak böldü.
Ve "Keman çalmaya ara mı verdin o zaman." diye sordu bu kez.
"Tam olarak değil." dedim. "Ara sıra kulüpte çıkan çocuklara eşlik etmeyi seviyorum."
"Peki, seni Boston'a getiren ne, buralı falan mısın?"
Bir an için ne cevap vereceğimi bilemedim sorusuna. Bu pek girmek istemediğim konulardandı, normalde herkes beni bir New York'lu olarak bilirdi. Tek cevabım bu olurdu ancak ansızın kendimi, "Sayılır." derken buldum. "Anne tarafından bir Boston'lu sayılırım. Ancak New York'ta doğup, büyüdüm."
"Ben olsam, ben de burada yaşamayı seçerdim." diyerek karşılık verdi sözlerime.
Oyuncu bir ifadeyle somurtarak, "Aslını istersen New York'la ilgili olarak özlediğim tek şey Levain kurabiyeleri ve şu rengârenk milkshakeleri." dedim.
Yüzündeki çarpık gülümsemeyle can yakacak kadar yakışıklıydı. "Hani şu çikolata parçacıklı kurabiyeler mi?" diye sordu.
Kafamı sallayarak onu onaylayıp, yine kendimi daha sonra düşündüğümde nutkum tutulacak kadar şaşırtacak olan bir itirafta daha bulundum. "Eskiden annemle hep yapardık. Bazen vaktim olduğunda ben de deniyorum ancak asla onunkiler kadar mükemmel olmuyorlar..." Ses tonum cümlemin sonuna doğru giderek kısılmış, özlemim resmen kelimelerimden taşar hale gelmişti. Problem bu konuda kimseye karşı öylece dürüst davranmamamdı. Ve bunun kaynağı da genelde utançtı. Utanç ve acı... Ancak Vincent'ın varlığı sanki hücrelerime kadar işliyor ve beni normalde almayacağım riskler almak konusunda cesaretlendiriyordu. Rahat ve cesur hissediyordum. Bir sonraki itirafımın sebebi de bu olmalıydı.
"Bir de şu rengârenk milkshake'leri özlüyorum işte. Büyük annem beni ne zaman dışarı çıkarsa hevesle neyli olduğunu bile bilmediğim şeyleri içeceğim için heyecanla o anı beklerdim. Buradakilerin tadı nedense aynı gibi gelmiyor..."
Ancak yine de art arda sıraladığım itiraflarımın ardından şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım. Ve kendimi içten içe Vincent'ın bu konu hakkında tek bir soru sormamasını umarken buldum. Dikkatli gözleri gözlerim arasında gidip geldi bir süre ve orada ne görmüştü bilmiyorum belki acı, belki özlem, belki de korkuydu bu ancak sanki aklımı okumuş gibi tek bir yorum yapmadan kafasını sallayarak söylediklerimi anladığını belirtmek dışında hiçbir şey yapmadı. Ancak viski kadehine uzanırken sanki çözmeye çalıştığı bir bulmacaymışım gibi gözlerini benden bir an bile ayırmamaya devam etti. O an ne düşündüğünü bilmek için neler vermezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikam Kırmızısı
RomanceGeçmiş peşinizi bırakmazken, gelecekten ne bekleyebilirdiniz ki? Hiç bir şey! Geçmişinizle, geleceğiz arasında kalırdınız. En kötüsü de bazen peşinize düşen bu geçmişin farkında bile olmazdınız... (Yetişkin içerik)