Seth, konuşmamızın başından sonuna kadar resmen benimle flört etmiş, bense elimden geldiği kadar ona ayak uydurmuştum. Ancak bir süre sonra artık nerede işini yaptığını, nerede beni ayartmaya çalıştığını karıştırmaya başlamıştım. Umarım nişanlısıyla her şey yolunda giderdi de kendimi istemediğim bir başla trajedinin daha ortasında bulmam diye ummaktan başka çarem yoktu o an.
"Tüm bu olanlar yüzünden kendini kötü hissetmeni istemiyorum. O herif etrafındaki herkesi bir şekilde etkisi altına alıyor ve onları tamamen manipüle edip, büyük bir ustalıkla kontrol ediyor. O kontrolün kendinde olmadığını hissettiği an rahatsız oluyor muhtemelen. Onu harekete geçirense narsist kişiliği." dedi. "O bir sosyopat Scarlett. Değer verdiği tek şey kendisi ve arzuları. Bu yüzden oyununa kanmak, emin ol herkes için çok kolay olacaktı. Sorun sen değilsin yani, sadece o."
Vincent'ın bir sosyopat olduğunu sanmıyordum...
O sadece kötüydü.
Kafamı anlıyorum der gibi salladığım sırada, uzanarak yüzüme düşen inatçı buklelerimden birini kulağımın arasına sıkıştırdı. Ve konuşmasının başından beri belki yirminci kez, "Sadece yanında olduğumuzu bil." deyip bana gülümseyerek, "Artık özgür bir kadınsın, istediğin an buradan çıkıp gidebilirsin. Jason geride kalan her şeyle çoktan ilgilenmiştir bence." deyip kot pantalonunun arka cebine uzanarak bana cüzdanından çıkarttığı bir kart uzattı. "Senin telefonun bende var, ancak benim ki muhtemelen sen de yoktur. Arkasında cep telefonum yazıyor. Beni ara ve bunu bir karar verdiğin için de yapma. Ara ve görüşelim. Arayı kapatmamız gereken birkaç yıl var bence."
Kafamı anlıyorum der gibi salladım. Elimden geldiğince gülümsemeye de çalıştım ancak öylesine canım yanıyordu ki gülümsememin yüzümü buruşturmaktan ileri gidemediğinden neredeyse emindim.
Seth ile birlikte dışarı çıktığımızda Jason bizi kapıda bekliyordu.
Bana attığı tedirgin bakıştan, öğrendiğim onca şeyi bir süredir biliyor olduğundan iyice emin oldum.
Gözleriyle elindeki ufacık kutuyu işaret edip, "Eşyalarını aldım. Ancak belki üstünü değiştirmekte istersin diye düşündüm. Gelirken sana bir şeyler getirmiştim." deyip bu kez dikkat çekmek ister gibi elinde tuttuğu poşeti hafifçe kaldırdı.
Kafamı hayır der gibi salladım. Buradan bir an önce çıkmak istiyordum. Sanki her an bir yerlerden birileri çıkacak ve tüm bunların bir şaka olduğunu söyleyip, bana ardı arkasına sakinleştiriciler yapacaklardı. Gerçi tekrar düşününce... Belki de tüm bunların bir şakadan ibaret olduğunu bilmek fena olmazdı?
O sırada Seth elinde tuttuğu evrak dosyasını Jason'a uzattı. "Bunlar elimdeki bilgiler. Birer delil olmadıkları için sizinle paylaşmam konusunda bir sorun yaşamayacağımdan eminim."
Sanki yine de yaşayabilirmiş gibi gelmişti bana... Ancak Jason ona rahatlatıcı gülümsemelerinden birini gönderip, aklında en ufak bir şüphe varsa bile o an silmişti bence. Üstelik Seth'i tanıyorsam, kolay kolay riske de girmeyecekti. Hamilton ona tüm bunların bende kalmasını, bakıp bakıp öfkelenmemi ve karar vermemde yardımcı olacağını çoktan söylemiş olabilirdi.
Jason omuzlarıma kendi pardösüsünü geçirip hızla beni klinikten çıkartırken Seth'in nereye gittiğiyle, ya da ne yaptığıyla ilgilenmemiştim bile. Tek yaptığım dışarı çıkar çıkmaz hala elimde tuttuğum kartı avucumun içinde buruşturup, içinde kişisel eşyalarımın olduğu kutuyla birlikte yol kenarındaki çöpe atmaktı. İçinde alyansım, bilekliğim, kıyafetlerim ve elbette kimliğim vardı. Aldığım tek şeyse o'ydu. Kimliğim. Diğer her şey artık gözümde bir çöpten ibaretti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikam Kırmızısı
RomanceGeçmiş peşinizi bırakmazken, gelecekten ne bekleyebilirdiniz ki? Hiç bir şey! Geçmişinizle, geleceğiz arasında kalırdınız. En kötüsü de bazen peşinize düşen bu geçmişin farkında bile olmazdınız... (Yetişkin içerik)