Bölüm 2 - 09 / HAYALET

360 54 31
                                    

Dikyamaçlara tırmanmak istiyorsanız, önce yavaş yürümek gerekir...

Dikyamaçlara tırmanmak istiyorsanız, önce yavaş yürümek gerekir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Selam." diyerek açtım telefonu.

"Selam güzellik. Bil bakalım neredeyim?" diye sordu.

Kısacık bir an düşünürken dudaklarım sanki sesini duymanın bile yan etkilerinden biri olan o sırıtışla kaplanmıştı. "Hiçbir fikrim yok desem?"

"Emin misin?"

Bu kez biraz daha uzun süre harcadım düşünmek için. "Evet, kesinlikle eminim."

"Hımmmm" diyen tok ses tonunu bile bu kadar çekici bulabiliyor olmam resmen delilikti. "Yakınlardayım."

Sırıtışım yüzüme yapışıp kalmış gibiydi. "Neredesin peki?" diye sorduğum sırada çoktan montumu ve çantamı elime almış ve Cary'ye sonra görüşürüz der gibi el bile sallamıştım.

"Yurdun kapısına doğru geliyorum."

"Tamam, aşağıda görüşürüz." deyip telefonu kapatacak olduğum sırada

"Kapatma dur!" diyerek durdu beni.

"Peki." derken kafa karışıklığım sesime de yansımış olmalı ki derin bir iç geçirip, "Sadece sesinin tanısını duymaya devam etmek istiyorum." deyip oracıkta eriyip bitmeme sebep oldu.

Koridoru geçip, merdivenlerden inerken ve kapıya yaklaşıp onu görüp de nefesimi her zaman ki gibi kesene kadar da konuşmaya devam ettik.

Elinde tuttuğu kahve bardaklarından birini bana doğru uzatırken, diğer elini hafifçe belime koyarak kampüs boyunca uzanan ve koşu yapmak için kullandığım yürüyüş yoluna doğru yönlendirdi beni.

Yaklaşık bir saat boyunca yürüyüp sadece konuştuk. Onunla sohbet etmek öyle kolaydı ki her hangi bir konu bulmaya çalışırken kendimi kasmama gerek bile yoktu. Onu tanımak, anlamaya çalışmak, yüzündeki sırıtışın ve gülümsemelerinin sebebi olmak paha biçilemezdi.

Nihayet tekrar yurdun kapısına geldiğimizde bu kez eğilip yanağıma küçük bir öpücük kondurmadı. Bunun yerine aramızda birkaç saniyeliğine oluşan o sessizlikte gözleri dudaklarıma kitlenmiş ve nefes alış verişleri değişmişti.

Sırıtmaktan kendimi alamadım ve elimi, yüzünü işaret eder gibi sallayıp, "Bu ne şimdi? Seni öpmek istiyorum ifaden mi?" diye sordum.

Sırıtışıma aynı şekilde karşılık verirken tek kaşını alaycı bir şekilde kaldırmıştı. "Neden bahsettiğin hakkında en ufak bir fikrim yok Scarlett. Hem öyle bir ifade mi var?"

"Elbette." derken kafamı sallayarak sözlerimi de destekliyordum ve "Bak şöyle oluyor..." diyerek bakışlarımı dudaklarına dikip, hızlı hızlı nefes alıp vermeye başladım. Soluklarımın gerçekten düzensizleşmesini ise elimden geldiğince görmezden gelmeye çalışıyordum.

İntikam KırmızısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin