Bölüm 3 - 47 / MENDİL

306 52 10
                                    

Muhtemelen birkaç saat uyumuş olmalıydım ancak gözlerimi açar açmaz, hemen yanımdaki Vincent'ın yatak başlığına dayanıp bir şeyler okuduğunu fark ettim. Kaşları belli belirsiz çatılmışken, gergin ve düşünceli görünüyordu. Uyku sersemliğinden sıyrıldığım ansa elindekinin, kapağında olduğum dergi olduğunu anladım.

Kıpırdanmamla birlikte o ruh hali hızla yerini huzura bıraktı sanki. Hatta "Boston'u bu kadar sevdiğini bilmiyordum." derken yüzünde keyfinin yerinde olduğunu düşünebileceğim hınzır gülümsemelerinden biri bile vardı. Tavrındaki hızlı geçişe kafa yorabilirdim tabii okuduğu şey başka bir şey olmuş olsaydı...

Uzanıp elindeki dergiyi kapma çabalarımsa elbette işe yaramadı ve en sonunda,"Onu nereden buldun." diye homurdanmakla yetinmek zorunda kaldım.

Ancak gayet sıradan bir şeymiş gibi omuzlarını silkip, "Çantandaydı." diye karşılık verdi.

Kolumun altındaki yastıklardan birini ona doğru fırlattım. Ancak bu kez de bakışlarını okuduğu şeyden ayırmadan havada yakaladı yastığı.

"Bazı kadınlar bu yaptığın için sana fena halde kızabilirler biliyorsun değil mi? Özel eşyalarımın karıştırılmasından hoşlanmıyor olabilirim?"

"Bu çok kötü olmuş." dedi arsızca sırıtmaya devam ederken. "O halde belki de sana, sen horlarken bütün evini karıştırdığımı söylememeliyim."

Dehşete düşmüş gibi gözlerim kocaman açılmış, tüm o uyku mahmurluğundan anında kurtulup yatakta doğrularak oturmuştum. Hatta öylesine dehşete düşmüş olmalıydım ki, "Ben asla horlamam." diyerek inkar etmek yerine kendimi, "Bunu yapmadın!" derken buldum.

Ancak bakışlarını hala okuduğu şeyden bir an bile ayırmadan yine kısacık bir omuz silkmesiyle karşılık verdi bana.

Çekmecelerimi karıştırmasının benim için ne kadar utanç verici bir şekilde sonuçlanmış olabileceğini düşünmeye, hemen ardındansa ortaya çıkabilecek tabloyla iyice endişelenmeye başlıyordum ki, "Sanki sen aynı şeyi yapmadın da?" diyerek nihayet elinde tuttuğu dergiyi komidinin üstüne bırakıp, hınzır ışıltılarla dolu o gözlerini bana dikti.

Boş boş ona baktım elbette. Dürüst olup evinde yalnız kaldığım ilk an kendimi define arar gibi eşyalarını karıştırmaya adadığımı söylemeyecektim.

Ancak gözlerindeki parıltılardan çoktan anladığını görebiliyordum.

Parmağıyla yüzümü işaret edip, "Bu ne şimdi?" diye sordu.

Kaşlarımı çattım. "Bu, en neden bahsettiğin hakkın hiçbir fikrim yok ifadem."

Kafasını anlıyorum der gibi sallarken dudakları gülümsemek üzereymiş gibi kıvrılmıştı. "Bu konuda senden daha başarılı olan suçüstünde yakalanmış azılı katiller olduğundan eminim." dediğinde yüzümü buruşturmaktan kendimi alamadım.

"Bunu bilemezsin." dediğimde, o an üstünde düşünmeyi tercih etmediğim gizemli bir ifadeye büründü tavrı. Bakışlarını kaçırdı ve bir dakika içinde sanırım üçüncü kez silkti omzunu. Daha doğrusu saklandı benden.

"Peki, ilginç bir şeyler bulabildin mi keşfinde?" diye sordum. Bunu neden yaptığımı, işleri o an onun için neden kolaylaştırdığını ve ona bir kaçış noktası sunduğumu bilmiyordum. Tamamen içgüdüsel olarak onu rahatlatmak istemiştim sanırım. Benimleyken bir an bile kendisini huzursuz hissetsin istememiştim.

İntikam KırmızısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin