Catherine, "Lütfen bize katıl." dediği sırada Armando itiraz etmeme bile fırsat vermeden etraftaki garsonlara kabaca masaya yeni bir servis daha açılmasını buyurdu.
Armando'ya dönüp kafamı hayır der gibi iki yana salladım, "Teşekkür ederim ancak..." dediğim an sözümü kesip, "Ne o, sizi sıkıştırırız diye korktunuz mu yoksa?" diye sordu alayla.
Sessiz bir ilgiyle beni küçümseyerek izleyen Miriam'ın gülümseyişini parmaklarıyla kapatması sadece daha çok dikkat çekmek içindi aslında.
Bir an tüm sinirlerim zıpladı sanki. Bunun kasıtlı olarak yapıldığını bilirken tam olarak yemi yutmuş sayılmazdım sanırım?
O yüzden en zoraki gülümsemelerimden birini takınıp, Catherine'in hemen yanına konulan sandalyeye doğru yöneldim ve "Neden olmasın." derken meydan okuyan bakışlarımı Miriam'a diktim. "Bir arkadaşımla buluşacağım onu beklerken eşlik edebilirim size."
Ne derlerse desinler; ne Armando'nun, ne de Miriam'ın aslında masalarına oturmamı beklemediklerini de işte o an yüzlerinin aldığı şaşkın ifadeden anladım. İfadeler konusunda artık uzman sayılırdım çünkü sürekli başkaları etraftayken onları gizlemek konusunda uzman bir adama âşık olmanın getirisiydi bu. Kaçıp gideceğimi, ya da korkacağımı düşünmüşlerdi. Ancak asıl önemli olan bunun sebebiydi? Neden beni tedirgin etmek istedikleriydi...
İşte bu konuda hiç bir fikrim yoktu. Henüz...
Sandalyemde arkama yaslandığım sırada hemen yanıma oturan Catherine'in dudaklarındaki o belli belirsiz gülümsemeden anladığım kadarıyla o da benimle aynı şeyi düşünüyordu.
Garson önden bir şey içmek istemiyim diye sorduğunda sadece bir kadeh şarap istemekle yetindim.
Armando elindeki cin tonikten bir yudum alırken, "Hakkınızda çok şey duydum sevgili Scarlett..." deyip bir an duraksayıp gülümseyerek, "Size isminizle hitap etmemin bir mahsuru var mı?" diye sordu.
Esasen Kinsey demediği sürece ne diyeceğinin bir önemi yoktu. O yüzden garson şarap kadehimi önüme bırakırken umursamaz bir tavırla omuzlarımı silkip, "Sorun değil." dedim. Bu sohbetin çokta hoş geçmeyecek olması bir sürpriz sayılmayacaktı benim için.
Tam o anda düşüncelerimi haklı çıkartır gibi, elindeki cin tonikten koca bir yudum daha alıp, "Dediğim gibi hakkınızda çok şey duydum." dedi Armando. Hemen ardındansa kafasını sanki düşünür gibi hafifçe eğip "Ve okudum da..." diye ekledi.
"Netice de internette, gazete ve dergilerde hep bir şeyler yazılıyor. Birini okumasanız, diğeri gözünüze çarpıyor. Çoğu can sıkıcı ve endişe verici şeyler tabi."
En küstah gülümsemelerimden birini takındım hızla. Tek kaşımı ise alaycı bir tavırla kaldırmıştım. "Her ne okuduysanız eminim doğrudur, netice de dedikodular hep gerçeği yansıtır değil mi?"
Hadi ama! Canımı gerçekten sıkmak için biraz daha fazla uğraşması gerekiyordu...
Ancak hazır konusu açılmışken ona kadehimin üstünden pişkince gülümseyip, "Açıkçası ben de sizinle ilgili çok şey duydum..." derken gözlerim kasıtlı kaçamak bakışlarla bir an Miriam'ın üstünde gezindi.
Teninin aldığı beyaz rengi, yüzündeki allık bile renklendirmeye yetmeyince az da olsa tatmin olmuş gibi hissettim kendimi.
Armando'nun ilgili gözleri ise tüm bu süre içerisinde üstümdeydi. Muhtemelen tüm bu zırvalıkları nereden bildiğimi merak ediyordu ancak nedense kimse belli ki o an sessizliğe gömülmüş ve sırıtarak bana bakan Catherine'den şüphelenmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikam Kırmızısı
RomanceGeçmiş peşinizi bırakmazken, gelecekten ne bekleyebilirdiniz ki? Hiç bir şey! Geçmişinizle, geleceğiz arasında kalırdınız. En kötüsü de bazen peşinize düşen bu geçmişin farkında bile olmazdınız... (Yetişkin içerik)