Sevginin düşmeni sağladığı en ufak deliliği hatırlamıyorsan, sevmedin...
Seth'in evi Downtown'un merkezindeydi. Aslında tıpkı söylediği gibi evin birkaç metre ötesinde bir otobüs durağı da vardı ancak Cary beni bırakmak konusunda ısrarcıydı. Ona göre herkesin bir seri katil çıkma potansiyeli vardı ve emin olup işi şansa bırakmamak işin altın kuralıydı. Bu durumda o altın kural, tam olarak nerede olacağımı bilmekten geçiyordu. Çünkü söylediğine göre bana ulaşamazsa polislere Seth'in evinde olduğumu söylemesi kimse için bir anlam ifade etmiyordu.
Nihayet arabadan indiğimde arabasıyla çoktan hareket etmiş Cary'ye el sallayıp bakışlarımı iki katlı küçük eve çevirdim.
Eve birkaç basamakla çıkılan küçük, kapalı bir verandadan giriliyordu. Dış cephesi tuğla kaplıydı bu da ona şirin bir hava katmıştı.
Daha ilk basamağı çıkmıştım ki kapı anında açıldı.
Seth'in yüzünü görmek bile her zamanki gibi kalp atışlarımı hızlandırmak için yeterdi ancak bir de beni gördüğünde bu şekilde gülümsüyor ve bu da o kışkırtıcı gamzelerinin ortaya çıkmasına sebep oluyorsa toparlanmak için birkaç saniyeye ihtiyacım oluyordu.
Ve elbette yine aynı şey oldu. Zaten konu o olduğunda aklımı kaybedecek gibi oluyordum.
Bir an bile duraksamadan yanıma gelip kollarını belime dolayarak dudaklarıma yapıştı. Öpücüğü derin ve özlem doluydu ve ayaklarımı yerden kesecek kadar tutkuluydu. Elimde tuttuğum sırt çantasını boş verip yere bırakarak çoktan kollarımı boynuna dolamış ve onu doyamıyormuş gibi kendime çekmeye başlamıştım.
En sonunda öpücükleri burnuma, yanaklarıma ve alnıma geçerek son bulurken göğsü aldığı derin nefeslerle bir körük gibi inip, kalkıyordu.
Burnuma bir öpücük daha kondururken hala bana sıkıca sarılmaya devam ediyordu. Kafasını hafifçe geri çekip, mutlulukla ışıldayan gözlerini benimkilere dikti.
"Hoş geldin."
Sırıtmaktan kendimi alamadım. "Eğer eve gelen her misafiri böyle karşılıyorsan oturup bir şeyleri ciddi ciddi konuşmalıyız."
Bir kahkaha atarken nane kokan nefesi yüzümde geziniyordu. "Sadece seni ve sen bir misafir değilsin."
"Umarım bu evi temizlemek ve bulaşıkları yıkamak zorunda olduğum anlamına gelmiyordur."
Bu kez sırıtıp, "Sadece arkana yaslanıp keyfine bak."
Sözlerindeki ima gözden kaçırılmayacak kadar ortadaydı. Bu yüzden, "Ben de öyle yapmayı planlıyorum." derken ona göz kırptım. "Yani umarım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikam Kırmızısı
RomanceGeçmiş peşinizi bırakmazken, gelecekten ne bekleyebilirdiniz ki? Hiç bir şey! Geçmişinizle, geleceğiz arasında kalırdınız. En kötüsü de bazen peşinize düşen bu geçmişin farkında bile olmazdınız... (Yetişkin içerik)