Aradan bir saat bile geçmemişti ki asansörün kapılarının açıldığını haber veren o "Ding" sesi tüm evde yankılandı sanki.
Çoktan asansörün hemen yanındaki oturma grubunun en genişine yerleşmiş ve bacak bacak üstüne atarak oturup, içeri girişini beklemeye başlamıştım bile.
Asansörden çıktığı an alev alev yanan bakışları beni hemen buldu. Acaba o da mı tamamen bilinçsiz bir şekilde tıpkı benim gibi varlığıma tepki veriyor diye düşündüm bir an.
Neredeyse bütün akşamını bir resepsiyonda insanlarla sohbet etmek, ayakta durmak ve konuşulanları dinlemek zorunda kalmamış gibi güne yeni başlıyormuşçasına kendinde ve zinde görünüyordu.
Ne istediğini bilen güçlü bir adam gibi görünüyordu ve şansıma o an istediği tek şey benmişim gibi görünüyordu.
Öylesine seksi ve yakışıklı görünüyordu ki ona bakmak bile kanımı kaynatmaya yetiyor, bacaklarımın arasının ilgisi için sızlamasına sebep oluyordu.
Asansörün kapıları kapanırken orada öylece durmuş yoğun ve sıcak bakışları yavaşça üstümde gezinirken neredeyse kıvranmama sebep oluyordu. Ona gösterdiğim fiziksel tepkimin şiddetini kontrol etmemin imkânsız olduğunu çoktan kabullenmiştim. Bir şekilde artık buna kafa yormuyordum bile.
Yerimden yavaşça kalkıp ona doğru gittim.
Hemen önünde durduğumda artık bir an bile sabrı kalmamış gibi belime uzanıp anında bedenine yasladı beni. Dudaklarımız içgüdüsel olarak çoktan birbirini bulmuş, tüm gece hissettiğimiz o özlemle birbirimizi hırpalayarak öpüyorduk. Vahşi hayvanlar gibiydik, ikimizde çılgına dönmüştük sanki.
Duyularım aşırı derecede hassaslaşmış, muhteşem kokusu beni çoktan tamamen etkisi altına almıştı.
Bacak aram gelişini beklerken bile beklentiyle sırılsıklam olmuştu ancak artık arzuyla karışık ağrımaya başlamıştı.
Soluklanmak için nefes nefese geri çekildiğimizde elini tuttum ve bakışlarımı gözlerinden ayırmadan onu peşimden yavaşça kanepeye doğru sürüklemeye başladım. Daha önce her yeri denemiştik; mutfağın her köşesi, çalışma masası, dairenin neredeyse her duvarı, hatta asansör kapısı bile ancak burası yeniydi. Dudaklarının kenarı, şeytani bir gülümsemeyle yukarı doğru kıvrılınca onun da benimle aynı şeyi düşündüğünü anladım.
Vincent'ı sertçe kanepeye itmeden önce ceketi, gömleği, pantolonu gibi her türlü fazlalıktan arındığından bizzat emin oldum.
Sonra tam karşısında durup elbisemin ensemdeki düğmesini ve arkasındaki fermuarı açtım. Şifon kumaş su gibi üzerimden akıp giderken karşısında sadece siyah tangamla kalmıştım.
Soluklarının teklediğini duymak kendimi çok daha cesur hissetmemi sağladı. Bakışları için, için yanıyordu. Yüzü şehvetle kızarmıştı.
Bana duyduğu şehvetle.
Üstelik daha başlamamıştım bile.
Parmaklarımla tangamı kenarından kavrayıp aşağıya doğru yavaşça çekiştirmeye başladığım an gözlerinin heyecanla parladığını gördüm. Kıpırdamadan öylece dururken, kontrolü tamamen bana bıraktığının da farkındaydım.
Ancak yine de uyardı beni. "Şansını zorluyorsun Scarlett." derken nefes nefese çıkan tehditkar sesi duvarlarda yankılandı sanki.
Tek kaşımı meydan okur bir ifadeyle kaldırdığımda gerildiğini gördüm. Kendini tutuyordu. Bir an sonra yere düşen kumaş parçasından tek bir bilek hareketiyle kurtulup tekrar doğruldum ve Vincent'ın biraz daha manzaranın tadını çıkarmasına izin verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikam Kırmızısı
RomanceGeçmiş peşinizi bırakmazken, gelecekten ne bekleyebilirdiniz ki? Hiç bir şey! Geçmişinizle, geleceğiz arasında kalırdınız. En kötüsü de bazen peşinize düşen bu geçmişin farkında bile olmazdınız... (Yetişkin içerik)