"İçte tutulan gözyaşları akıtılanlardan daha acıtıcıdır..."
Tam o sırada konser salonunun kapıları açıldı.
Bizim koltuklarımız üst kattaki özel localardan birindeydi ve kahrolası yer Vincent ve yanındaki kadının hemen karşısındaydı.
Evren kesinlikle benimle dalga geçiyor, "Al bakalım o zaman." diyordu sanki. Üstelik bu anı yaşayacağımı Edwin'de söylemişti bana. Yanında korkmadan duran bir kadın göreceğimi... Bazen beni cidden korkutuyordu. Neydi bu herif yani, zaman zaman büründüğü Freud'un yanı sıra Nostradamus mu?
Duygularımı kırılmaz, çelikten duvarların ardına kapattım. Onların orada, hemen karşımızda olduğunun fazlasıyla farkında olsam da konserin tadını çıkarabiliyormuş gibi yapabilecektim böylece. Ancak duygusal açıdan öyle fena haldeydim ki tek hissedebildiğim kalbimdeki derin, keskin sızı ve umutsuzluk acısıydı. Hissettiğim acı göğsümü sıkıştırıyordu.
Işıklar kapanıp ortam hoş bir loşluktan ibaret oldu ve müzik başladı...
Normalde özüme kadar işlediğini hissettiren ve huzurla dolmamı sağlayan her bir nota o gün sadece derin bir mutsuzluk hissi bırakıyordu ruhumda. Her bir parça dağıldığımı, kırıldığımı, paramparça olduğumu düşündürüyordu sanki.
Derinlerde gözyaşlarına boğuluyor, giderek kontrolümü kaybettiğimi biliyordum. Bu sefer farklıydı. Tek gecelik ilişkilerin o sığ sularından çoktan ayrıldığımın farkına varmak, bıçak gibi kesti kalbimi. Ne zaman olmuştu bu, ilk öpüştüğümüzde mi, bana ilk dokunduğunda mı, yoksa daha barda onu gördüğüm o ilk günde mi?
Kendimi bir kurban gibi hissediyordum. Aklım başımdan gitmiş gibiydi, midem çalkalanıyor, başım dönüp duruyordu.
Boş vermeye çalışmak bile canımı yakıyordu. Belli ki onunla tek bir gece geçirmek bile büyük bir hataydı.
Tam o sırada Derek'in bana doğru eğildiğini hissettim. Kulağıma, "Bunu atlatabileceğinden emin misin?" diye fısıldarken bakışlarım istemsizce gözlerine döndü ve durumun en başından beri farkında olduğunu anladım.
Gözlerim gözleri arasında gidip geldi bir an ve kolunu omzuma atıp beni bedeninin yan tarafına yaslayarak, "Bu iyi gelecektir." dedi.
Ruh halime rağmen minikte olsa bir gülümsemenin dudaklarımı çekiştirdiğini hissettim.
"Ne yapıyorsun Derek?"
"Eğer biraz aklı çalışıyorsa o da kendi hamlesini yapacaktır senin için." dedi.
"O da mı?" diye sordum kaşlarımı çatarak.
Arsızca sırıttı bana. "Bu da benim ki."
"Bunu yapmak zorunda değilsin." derken ses tonumda bir miktar minnettarlık ve aynı oranda kafa karışıklığı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikam Kırmızısı
RomanceGeçmiş peşinizi bırakmazken, gelecekten ne bekleyebilirdiniz ki? Hiç bir şey! Geçmişinizle, geleceğiz arasında kalırdınız. En kötüsü de bazen peşinize düşen bu geçmişin farkında bile olmazdınız... (Yetişkin içerik)