Bölüm 3 - 18 / İNKÂR

295 59 14
                                    

"İnsan zihninin ilkel ego savunma mekanizması, beynin kaldıramayacağı kadar fazla stres üreten tüm gerçekleri reddeder. Buna inkâr denir."

Gözlerimi tekrar açtığımda aradan birkaç saat geçmiş olmalıydı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gözlerimi tekrar açtığımda aradan birkaç saat geçmiş olmalıydı. Vincent'ın hemen yanımdaki varlığı fark edilmeyecek gibi değildi. Kollarından yavaşça sıyrılıp doğruldum ve birkaç dakika boyunca kendimi onu uyurken izlemekten alıkoyamadım.

O yakışıklı yüzünün keskin hatları iyice yumuşamıştı ve yüzünde huzurlu bir ifade vardı. Daha genç ve çok daha tasasızdı sanki. Ancak yine de bir şekilde uyurken bile sert ve kudretli görünmeyi başarabiliyordu. Muhtemelen uyuyan ben, izleyen o olsa horultularımı dinler ve dudağımın bir kenarından yanağıma doğru akan salyamı izlemek zorunda kalırdı. Ona baktıkça daha çok yanında kalmak istiyordum ve gitmek benim için gittikçe zorlaşıyordu ancak kalmak çok daha kötü bir seçenekti. Ona kapılıp gitmem an meselesiydi.

Yataktan çıkmak için tüm irademi kulandım neredeyse..

Kıyafetlerim içeride bir yerlerdeydi ancak dışarıda bir lavabo görmediğim için gitmeden önce varlığını fazlasıyla hissettiren mesanemi boşaltmak ve saçımı başımı 'az önce fena düzüldüm de' şeklinden çıkarmam gerekiyordu.

Bu yüzden sessiz adımlarla banyonun yolunu tutup ihtiyaçlarımı giderdim. Aynada kendime baktığımda cidden fena halde hırpalandığımı fark etmemek imkânsızdı. Uzun inatçı buklelerimi düzeltip, yüzüme biraz su serptikten sonra banyonun kapısını yine sessizce açıp dışarı çıktım.

Yatağa kasıtlı olarak dönüp bakmadım ki kendime engel olamadan gidip Vincent'ın yanına sıkışmayayım.

Ancak tam kapıya doğru yönelmiştim ki arkamdan gelen, "Haber vermeden kaçıyor musun yani?" diyen sesle bir çığlık atıp resmen korkudan olduğum yerde sıçradım.

Arkama döndüğümde Vincent hemen ensemdeydi. Tanrım! Cidden isterse acayip sessiz olabiliyordu.

"Uyanmışsın." dedim bariz olanı belirtmek ister gibi.

"Sen de cidden bir şey kaçmıyor ama öyle değil mi?" Ses tonu alaycıydı aslında ama aynı zamanda her yanımı ürperten tehlikeli bir mırıltı da vardı sesinde.

"Şey... Seni uyandırmak istemedim." diye saçmalamaya giriştim hızla.

Bana kafayı yemişim gibi baktı ve cevap vermeye zahmet etmedi. Bunun yerine bileklerimi kavrayıp başımın yanına sabitledi ve alnını alnıma dayadı.

Hafifçe eğildiği an dudaklarımız aniden aynı seviyedeydi.

Nefesi sıcak, baştan çıkarıcı bir okşayışla dudaklarıma değiyordu.

İntikam KırmızısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin