Geçen bölümü gerilerek okuyanlar bu bölüme derin bir nefes alıp başlasınlar 💜 Bir kez daha hızla karar vermek yerine, Vincent bölümlerini beklemenizi öneriyorum 😉 Bu bölüm bunu yapmak biraz zor olsa da...
İki haftanın sonunda kendimi yürüyen bir ceset gibi hissetmeye başlamıştım. Ruhumdan zerre kalmamıştı sanki içimde. Sadece yürüyebilen boş bir kabuktan ibarettim.
Tek bir ziyaretçiye bile izin vermiyorlardı. Belki de Vincent'ın gelememesinin sebebi buydu...
Sonraki iki hafta benim için daha kolay geçti. Çünkü arada bir gülümseyebilen bir hemşirem vardı ve en azından iğnemi yaparken beraberinde kolumu kesiyormuş gibi hissettirmiyordu.
Birkaç gün sonra tıpkı onun gibi korkmayabileceğimi düşündüğüm bir hasta bakıcıyı da fark etmiştim. Geceleri etrafta gezinirken, bana bir et parçası değilmişim gibi bakan sadece o'ydu. Artık ne kadar berbat haldeysem tüm bunlar kendimi iyi hissedebilmek için tutunduğum dallar oldu.
İğneler, zorlamalar ve zapt edilmeye çalışıldığım sırada vücuduma eklediğim yeni morluklarla geçen bir diğer iki hafta sonunda ilk kez ziyaretçi kabul etmeme izin verdiler.
İç kapatıcı bir krem rengine boyanmış, kirli duvarlarla kaplı görüşme odası o kadar boştu ki ziyaretçilerimi bulmam zor olmamıştı. Tozla kaplı camları yüzünden gün ışığını neredeyse geçirmeyen pencereler içeride loş bir ortam yaratmıştı. Tesisin her yeri gibi bu oda da kasvet doluydu.
Edwin, Jason ve Anthony...
Peki, Vincent neredeydi?
Onlara doğru giderken bakışlarının dikkatle üstümdeki lekelele dolu beyaz hasta elbisesinde, karman çorman şaçlarımda, görevlilierin beni zapt etmeye çalışırlarken vücudumda oluşturdukları yeni morluklarla, kolumdaki iğne izlerinde gezindiğini görebiliyordum. Bir akıl hastanesinde geçen korku filmlerinden birinden fırlamış gibi göründüğümden bir kez daha emin oldum.
Geçip tam karşılarına oturduğumda bir süre hiç biri yüzüme bakamamış ve gözlerimde her ne gördülerse bakışlarını kaçırmışlardı benden.
"Ben deli değilim." dedim zayıf bir sesle. Ancak sesim kendi kulaklarıma bile yeterince ikna edici gelmemişti. "Buraya ait değilim."
Edwin'in anında beni bulan bakışları dolmuştu ve ağlamak üzere olduğu ortadaydı. Bakışlarım Anthony'ye döndüğünde hala bana bakmadığını gördüm. Jason ise sadece gözlerinde şefkat ve acıma karışımı o bakışlarla bakıyordu gözlerime.
Sesli bir şekilde yutkunup boğazımdaki o koca yumruyu yutmaya zorladım kendimi. Ve bir süredir kaçındığım sorumu sordum. "Vincent nerede?"
İlk bariz tepkiyi veren Anthony oldu. Çenesini öfkeyle sıkarken, gözleri nefretle parlamıştı. Bu kez Jason bakışlarını kaçırmış ancak Edwin uzanıp masanın üzerinde duran elimi tutmuştu. "Yurt dışında."
"Ne?" derken gözlerimi şaşkınlıkla kırpıştırmıştım.
Bu kesinlikle doğru olamazdı.
"Neden?"
"Nereden bilelim." diye çıkıştı Anthony.
Gözlerim ona döndüğünde artık resmen acıyarak baktığını gördüm bana.
"Ben deli değilim." dedim bir kez daha gözlerine bakıp.
Ancak homurdanıp, "Güvenlik kameralarındaki kayıtları izledim Scarlett." dedi ters ters. "Üstelik ayrı bir laboratuvardan kan testi sonuçlarını da aldık. Buraya birkaç doktor getirip seni gözlemlemelerini de sağladık. Doktorunun, her hafta bizimle muayenehanesinde paylaştığı ve tedavi sürecini paylaşırken izlettiği videoya alınmış görüntülerinden hiç bahsetmiyorum bile. Şimdi ben deli değilim deyip duracağına, belki sen de biraz çabalamalı ve hastalığını kabul edip süreci hızlandırmalısın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikam Kırmızısı
RomanceGeçmiş peşinizi bırakmazken, gelecekten ne bekleyebilirdiniz ki? Hiç bir şey! Geçmişinizle, geleceğiz arasında kalırdınız. En kötüsü de bazen peşinize düşen bu geçmişin farkında bile olmazdınız... (Yetişkin içerik)