Sevgi çok sadık bir delidir, yaptığınız her işte, her ne ise, hiçbir kötülük bulamazsınız.
Noel'de tüm aile Mark ve Venessa'nın Boston'daki evinde toplanacaktı. Üstelik ikizleri Erica ve Eric'i de ciddi ciddi özlemiştim.
Hava alanında Seth ile ilk defa bu kadar uzun süre ayrı kalacağımızı düşünüyordum ve belli ki düşüncelerimi farkında bile olmadan sesli olarak da dile getirmiştim ki her şeyi bildiğini idda eden Edwin konuyla ilgili fikrini belirtmekten geri kalmadı ve ona göre kısa süreli ayrılıklar da, tıpkı kavgalar gibi ilişkinin tuzu biberiydi.
"Üstün ilişki deneyimlerini anlatan bir kitap çıkartmalısın belki." diyerek takılmıştım ona. "Engin deneyimlerinden insanları mahrum bırakma, lütfen." Alaycılığımı anlamamazlıktan gelip bir an bunu ciddi ciddi düşünüyor gibi gözlerini kısmıştı. Ancak bir an sonra gözlerini o şekilde kısmasının başka bir nedeni olduğunu fark ettim. Çünkü Karen birkaç metre ötemizde bekleme salonundaki koltuklardan birine oturmuş, "Merhaba." der gibi Edwin'e elini sallayarak gülümsüyordu.
"Yok, artık!" diye homurdanmaktan kendimi alamadım. Belki de bu kızdan cidden korkmalıydım.
"Beni mi takip ediyor şimdi de?" diye yine kendi kendime konuşmuştum ki Edwin, "Yok, o da Boston'da oturan ablasını ziyarete gidiyor." diyerek açıkladı durumu.
O an Keran'ın varlığı o kadar dikkatimi dağıtmasaydı belki bunu nereden bildiğini sorgulardım ancak tüm ilgim hala kahrolası kızın üstündeydi. Ve ondan korkmak için geçerli olabilecek bir sebep daha ekledim kendime. Bir hava korsanı olması...
Neyse ki Karen uçağı kaçırmaya falan kalkmadan Boston'a inebildik.
Uçaktan iner inmez Seth'den gelen iki mesajım olduğunu gördüm.
İlkinde beni özlediğini söylerken, ikincisinde eve ulaştığını yazmıştı. Hızla ona benim de şimdi Boston'a geldiğimi belirttiğim bir mesaj göndermiştim ki cevabı anında geldi.
"Eğlen, tatilinin tadını çıkar ancak beni unutma."
"Sanki mümkünmüş gibi." Yazarak telefonu çantama koydum ve Edwin'in üstümdeki pişkin bakışlarını görmezden geldim. Sanırım Seth ile ilgili en çok nefret ettiğim şey, yokluğunda etrafımdan yavaşça silindiğini hissettiğim kokusuydu.
Bu New York sınırları dışına ilk çıkışımdı. O yüzden heyecanlıydım ancak tüm bunların yanı sıra Boston benim için özel bir şehirdi. Annem bu şehirde doğup, büyümüştü tıpkı büyük annem gibi. Ülkenin kuzeydoğu bölgesinin resmi olmayan merkeziydi burası. Bununla birlikte en eski ve varlıklı şehirlerinden birisi olarak biliniyordu. Eyaletin doğusunda Massechuset körfezinde, Charles ve Mystic ırmaklarının ağzındaydı. Şehrin; Charles nehrinin hemen güneyinde bulunan ve ülkenin ilk topluma açık parkı olan Boston Common ve hemen bitişiğindeki Public Garden'ın çevresindeki beş ya da altı mahalleden oluştuğunu biliyordum. Coğrafik olarak bildiğim tek şey buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikam Kırmızısı
RomanceGeçmiş peşinizi bırakmazken, gelecekten ne bekleyebilirdiniz ki? Hiç bir şey! Geçmişinizle, geleceğiz arasında kalırdınız. En kötüsü de bazen peşinize düşen bu geçmişin farkında bile olmazdınız... (Yetişkin içerik)