Bölüm 3 - 14 / BENİ MAHVEDECEKSİN

400 64 43
                                        

Bölümde adı geçen (hatta bölüme adını veren) şarkıyı yukarıya bırakıyor ve Vincent'ın ağzından henüz bir bölüm okumasak da az çok okumuş varsaymak için şarkıyı dinlemenizi şiddetle öneriyorum (alt yazıları var). 

Hatta ondan bir bölüm okuyormuş gibi dinleyelim mümkünse 😉😉😉

"İçinde hala acıyan bir yer vardı, ama iyi şeyler vaat eden bir acıydı bu. Tamamen kapanmadan önce kabuk tutarken yanan yaralar gibi sıcak ama yumuşak bir acı."

Asansörün kapısı açıldığında, karşımda Vincent'ın o iki korkutucu korumasını görmek, arzuyla tutuşmuş tüm sinir uçlarımın üstüne bir kova buzlu su dökülmüş gibi bir etki yarattı üstümde

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Asansörün kapısı açıldığında, karşımda Vincent'ın o iki korkutucu korumasını görmek, arzuyla tutuşmuş tüm sinir uçlarımın üstüne bir kova buzlu su dökülmüş gibi bir etki yarattı üstümde. İçgüdüsel olarak, hemen önümde dağ gibi yükselen Vincent'ın bedenini aramıza siper etmek ister gibi biraz daha arkasına geçtim. Bu hareketim, genç olan korumanın bakışlarının bana kaymasına sebep oldu. Sanki tedirginliğimi sezmiş gibi. Sadece bir, iki saniyelik bir andı ancak... Aman Tanrım!

Bu adamları nereden bulmuştu? Bizzat gidip cehennemde bir kuruma falan mı başvurmak gerekiyordu? Ya da iş ilanında aranan özelliklere "cehennemde en az beş yıl tecrübeli" gibi bir madde mi eklemek lazımdı?

Her ikisi de Vincent'ı kafalarını sertçe sallayarak selamlarken, içlerinden genç olanı Vincent'a ne olduğunu göremediğim bir şey uzattı. Ancak merakım, Vincent'ın pantolonunun beline taktığı silahı gördüğüm anda diniverdi.

Kısacık bir an, devasa bir panik atak dalgasının gelip bana çarpmasını bekledim. Derin nefesler alırken, bakışlarım Vincent'ın ceketiyle örtmeye çalıştığı ama varlığını inatla hissettiren silaha mıhlanmıştı. Tehlike, o küçücük detayda saklıydı. Ve ben, gözlerimi ondan bir an bile ayıramıyordum.

Vincent, korumalara arabayla gideceğimizi ve takipte kalmalarının yeterli olacağını söylerken, nefes alamamayı, mide bulantısını ya da en azından bakışlarımın kararmasını bekledim.

Evet, bunu biliyordum. Ancak yine de bilmek ve görmek farklı şeylerdi. Bilmek, zihinde bir fikrin varlığıydı, güvenli bir yerde duruyordu. Ama görmek... Görmek, gerçeği gözlerinin önünde hissetmek, onunla yüzleşmek, dokunmak ve artık kaçamayacağını anlamaktı.

Silahlı korumalarla dolaşan birinin elbette kendi silahı da olabilirdi. Fakat tüm bunların ötesinde, Vincent bana bunu zaten defalarca söylemişti. Tehlikeli olduğu konusunda çoktan birkaç seferden fazla onun tarafından uyarılmış, imalarda bulunduğumda onaylanmıştım. Yine de ortada korkulacak tek gerçek var gibi duruyordu, o da bu adamın kendisiydi.

Ve sanırım bu yüzden, tutmam için elini uzattığında, bir an için tereddüt ederek gözlerinin şüpheyle kısılmasına sebep oldum. Bu bir seçimdi... Daha o an bile biliyordum. Bir karar anıydı. O el, sadece bir teklif değildi; bir güven, bir sığınak, bir vaatti. Bana asla zarar vermezdi. Beni incitmek için değil, korumak için uzatılmıştı. Derin bir nefes alıp eline doğru uzandım. Çünkü belki de en tehlikeli olan tüm bunları düşünmemdi. Beni nasıl da kendine bağladığını fark etmemdi. Çünkü Vincent, tehlikesiyle değil, o tehlikenin ardındaki beklenmedik sıcaklığıyla beni kendine çekiyordu. Ve sadece tek gecelik bir ilişki olması gereken bu adamın kafamı bu kadar karıştırmasına izin vermemeliydim.

İntikam KırmızısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin