-38-

1.1K 96 35
                                    

-Hadi Bismillah, kemerlerinizi bağladınız mı?-

"Ya kızım Dubai tatili değil Şile'de bir kamp! Abartmasanız mı?" Diye çığırdığım arkadaşlarıma bakıyordum tek göz.

Çünkü saat daha sabahın 11'i ki onlara göre sabah değilmiş, havanın bu soğukluğuna rağmen gözlerinde gözlük ellerinde koca çanta ile odamın giriş kısmından bana bakıyorlardı.

"Sen bu işi hiç ciddiye almıyorsun Nazlı, yazık yazık." Diyerek pufuma oturan Cemre ile, küçük bir küfür savurdum.

"Neyini ciddiye alayım? Kamp işte arkadaş." Dediğimde gözlerimi ovuşturuyordum, ayılamam ki hemen.

"Ne oluyor kardeşim ne bu tantana." Kalın bir ses eşliğinde kış uykusundan uyanan kuzenim yavaşça yataktan yükselirken bu soruyu sormuştu, yok abicim normali yok.

"Oo günaydın Didem , biz Nazlı'yı uykucu sanardık. Ona şükür dedirttin bize." Cemre'nin iğneleyici cümlesine karşılık Didem suratını buruşturarak hepimizde göz gezdirmeye başlamıştı.

"Şubat ayında gözlük mü takılır amınakoyayım." Diyerek haklı noktayı vurgulamıştı kuzenim, o sırada bir anda yükselen Gökçe hemen lafa dalmıştı.
"Uzmanlar diyor ki, bu Güneş ışınları sadece yaz aylarında zarar vermez. Kışında gözlük takılmalı." Dedi büyük bir bilmişlikle.

Suratımı buruşturarak penceremden dışarıya bakıp hayatı sorgulamaya başladım, oysa ki Güneş bile diyordu ki 'ben ne alaka aq?' ama şimdi kim anlatacak bunu?

He de geç Nazlı.

Hayat mottom.

"He." Diyip ayaklarımı sarkıttım yataktan. Sonra devam ettim " Kahvaltı edebiliyor muyuz?" Diyip sorumun cevabını almadan kalkmadım yataktan. Cemre ise hayali kol saatine bakıp bacak bacak üstüne atıp konuşmaya başladı.

"Yarım saat içinde kahvaltı etmenizi bekliyoruz, sonra ki yarım saat duş molanız, bir saat hazırlanma dersek eğer. İki saat içerisinde buluşup gideceğiz." Tam bir menajer kıvamında konuştuğu cümleler ile ağzımın açık kalışına bir tek odamdaki dolabım şahit olmuştu.

"Tabi efendim." Diyip hızla kalktım yataktan. Odamın karşısında ki lavaboya girerek yüzümü yıkamayı amaçladım, bir yandan odayıda duyuyordum.

"Ay bunun sülalesi uykucu."

"Kaldırsak mı? Bu yine uyudu." Diyen Gökçe ile Cemre damağını şaklatmıştı, duydum.

"Yok saldırır falan, Arda uyandırılınca saldırıyordu küçükken, ne çıkacağı belli olmaz soyundan."

"Sopa var mı dürtükleyek?"

"Anaa! Doğru ya."

Son cümleleri duyduğumda elimi yüzümü yıkamayı bitirmiş ve odama doğru koşmuştum, zira kuzenim emin ellerde değildi.

"Çekin ellerinizi kuzenimden sikerim ecdadınızı!" Diyerek üstüne atladım Didem'in, o sırada tekrar uyanan Didem bir dev edasıyla gerilerek diklenmişti. Bende bacağına yaslanmış ona bakarken şakımaya başlamıştım. "Günaydın biricik kuzenim!"

"Günaydın günaydında. Üstümden kalk, kalkamıyorum salak." Dediğinde haklılığı ile birlikte üzerinden kalkıp onu da kaldırmıştım, bir hışım tuvalete koşmaya başlamasıyla onu bizim uyandırmadığımızı anlamıştım. Yok arkadaş, top patlasın mahalle yansın falan, Didem reis uyusun.

Ama iş çişe gelince, akan sular durur.

Neyse.

-

Nazlı Kuş (GxG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin