(Güneşin anı defterinden 12.05.2021 tarihli yazısı)
Yine bir anneler günü anne. Ne çok isterdim babamla sana kahvaltı hazırlayıp en güzel anneler günün olsun diye çabalamayı. Ama sen ya da siz - bilmiyorum artık orasını - beni terkettiniz. Ben Fatma annem ölmeden önce onunkini kutlardım. Onu kaybettim. Sonra Pars girdi hayatıma onun annesinkini kutlarım dedim ama o da beni istemedi zaten. Belki dedim azcık da olsa anne sevgisini o hissettir çok yanılmışım anne. Ben asla anne sevgisi hissedeyemecek yetim Güneşim.Ben hiç sizi aramadım. Bilmiyorum belki zorunluluktan beni bırakmışsındır ve benim büyüyüp seni bulmamı bekliyosundur. Bunu hiç yapmayacağım çünkü deli gibi korkuyorum. Beni sebepsiz yere bırakıp hayatına mutlu mutlu devam ediyorsan ya da başka bir aile kurmuşsan bunun acısıyla yaşayamam. Yetim olmamın acısının üzerine bunu kaldıramam anne. Anne yokluğun hayatta en nefret ettiğim şey. Sizin yokluğunuz en büyük eksikliğim...
" Komutanım... Ben kabul edemem bunu. "
" Neden, sınır karakolunda olduğumuz için mi? "
" Hayır komutanım mesele o değil, benim için vatanımın neresinde görev yaptığım önemsiz. Ben sadece timimden ayrılmak istemiyorum. Hakkımda bilmediğiniz bişey yok ama ben yine de söyleyeyim. Ben yetimhanede büyüdüm, kötü olaylar yaşadım. Hayatımda ilk defa aile sıcaklığını derinden hissetmişken,onları bırakamam. "
" Anlıyorum Güneş,sorun değil .Yine de ne zaman istersen burda seni kabul edecek bir tim olduğunu bil. "
" Sağolun komutanım. İzninizle ben çıkayım. "
" Tabi, çıkabilirsin. "Odadan çıkıp koridorda yürürken tam karşımda Yüzbaşı Doğuyu görmemle duraksadım. Gözlerim her daim ona bakmak istiyordu ama ben inatla onun dışında her yere bakıyordum. Aldığım cevaptan sonra ondan köşe bucak kaçmaya başlamıştım. Yine öyle yapmak için baş selamı verip yürümeye devam ettim.
"Güneş ben çok pişmanım." Arkamda kaldığı için yüzünü göremiyordum ama yine de dönmedim.
Pişman olmak için geç kalmadın mı be adam.
"Bana bir şans verecekmisin bal?"
Lütfen düşündüğüm gibi olma. Lütfen.
Alaycı bi gülüşle arkamı dönüp gözlerine baktım.
"Pars karşı çıksaydı da bunu söyleyek miydin?" dedim.
"Sen ne-nerden biliyorsun."
"Konu gerçekten bu mu."
"Hayır hayır Güneş düşündüğün gibi değil." neyi kastettiğimi anlamıştı."Pars reddetseydi, vazgeçip susacakmıydın? Bu mu senin sevgin! Sen bu kadar korkak mıydın yüzbaşı?"
Hızlıca aramızdaki bir iki adımlık mesafeyi kapatıp elimi tuttu.
"Yemin ederim öyle değil. Açıklamama izin ver."
Elimi çekip geriye doğru birkaç adım attım."Şuan duymak istemiyorum."
Gülümsemesine ve bakmaya doyamadığım yüzüne hüzün bulaştı.
Beni de anlaması gerekiyordu, hiç kolay değildi ki bu. Duyduklarımı sindirip karar vermek için zamana ihtiyacım vardı. Gözlerindeki sevgi gerçek mi yoksa bana mı öyle geliyor anlamak için zamana ihtiyacım vardı."Biliyorum bal, kalbini kalbimde hissedebiliyorum. İstediğin kadar düşün. Ben beklerim."
Arkamı dönüp kaçarcasına oradan uzaklaştım. Bahçeye çıkıp ateş başında oturan timin yanına gittim. Hazalın yanına oturup sohbetlerini dinlemeye başladım. Hava iyice kararmış güneş yerini aya bırakmıştı.Ateş başında oturmuş sohbet ederken bir kaç kişinin isteği üzerine keskin timinden biri şarkı söylemeye başladı.
Değdi saçlarıma bahar küleği
Nazende sevdiğim yadıma düştü
Her erin bahtına bir güzel düşerSen de tek menim yadıma düştün
Nazende sevdiğim yadıma düştün
Sen de tek menim yadıma düştün
Nazende sevdiğim yadıma düştün
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş'in Doğuşu
Teen FictionÇizdiğim ilk resim yetimhanemizin bahçesinde dalgalanan bayrağımdı. Çocukların ilk resimleri genelde küçük bir ev, bahçe, salıncak ve ailesinin olduğu resimler olurdu. Çünkü güvende hissettiği ilk yer ailesiydi. Çok sonra öğrenirdi vatanını bayrağın...