Güneşin anı defterinden
Çok düştüm, çok ağladım. Hayat ağır kazık attı bana ama dersler çıkardım. Çıkardığım dersler sayesinde gelecekte daha mantıklı kararlar vereceğim.
Acım geleceğime ışık olacak. Biliyorum adım kadar eminim.Hayatımda aldığım en önemli derslerden biri şu :
"Her zaman umut vardır hiç umut kalmadığında bile. Yalnız iki durum vardır ki biri sevgisizlik biri de ölüm." Aslında sevilmiyorsanız da umut vardır fakat umut başka bir yerdedir. Daha önce de dediğim gibi sevilmiyorsanız çevrenizi değiştirin, çevrenizdeki kişileri değiştirin. Dünyada bir yerlerde mutlaka sizi sevecek insanlar vardır. Bir ölüm umutsuzluktur o da bizim sınavımızdır."Biz Türkiye Cumhuriyetinin askerleriyiz beyefendi. Kızınıza istemediği birşeyi zorla yaptırmaya çalışırsanız da aldığımız emir doğrultusunda müdahale ederiz."
Ben bişey diyemeden Hazal komutanım adama cevabını vermişti.
"Sen gitmek istiyor musun Aybüke?"
"Hayır."
Adam vazgeçti ya da vazgeçmiş gibi yaptı bilemiyorum. Birşey olursa beni araması için Aybükeye numaramı verdim ve ailesiyle evine gittiler. Bende Hazal komutanımla askeriyeye döndüm.Sonraki günün sabahı telefonum çaldı. Arayan Aybükeydi.
"Alo?"
"Kaan yardım et bana babamlar beni zorla götürmeye çalışıyo."
"Sen konum at geliyorum ben."Hızlıca giyinip bir taksi buldum ve evden çıktım. Pazar olması dolayısıyla Barış uyuyordu. Gördüğüm ilk taksiye binip Aybükenin attığı konuma vardım.
Bana güvenmişti, polisi aramayıp beni aramıştı.Yetişmeliyim,kurtarmalıyım
onu. Ona da geç kalırsam kendimi asla affetmezdim.Konuma vardığımızda
"Bi 5 dakika bekliyebilirmisiniz." diye sordum. Orta yaşlı adam
"Tabi evladım." diyince arabadan indim.
Hızlıca kapının girişindeki zillere baktım. 3. katta oturuyordu. Tam o anda binadan biri çıktı. Bende açılan kapıyı fırsat bilip içeri girdim. 3.kata çıktığımda dairelerden birinden bağrışma sesleri geldiğini farkettim.Dairenin ziline bastığımda kapıyı annesi açtı.
"Senin burda ne işin-" cümlesini tamamlamasına izin vermeden içeri girdim. Sesin geldiği yöne yöneldiğimde kendimi oturma odasında buldum. Aybüke ve babası kavga ediyorlardı. Aybüke beni görünce derin bir nefes aldı. Varlığım ona güven vermişti."Hadi gidiyoruz ." dedim.
Herkes şokla bana bakarken nazikçe Aybükenin kolunu tuttum. Birlikte oturma odasından çıktığımızda annesi ve babası arkamızdan geliyordu. Kapının önündeki valizi görünce durdum.
"Senin mi bu?"
"Evet benim." boşta kalan elimle de valizi aldım ve kapıya yöneldim. Babası kapının önüne geçti."Kızımı hiçbir yere götüremezsin. Sen kimsin de bize karışırsın be adam!" elini kaldırıp bana vurmaya yeltendiğinde elini havada tuttum.
"Kızınıza zorla hiçbirşey yaptıramayacağınızı söylemiştim."
"Bana diyene bak. Sen sanki kızı zorla götürmüyor musun?"Hiddetle Aybükeye döndüm.
"Benimle gelmek istiyor musun?"
Bir bana bir de babasına baktı.
"Seninle geleceğim Kaan."Cevabımı alınca hiçbirşeyi umursamadan Aybükeyi o evden çıkardım. Tabi ailesi durmamış arkamızdan geliyordu.
Binadan çıktığımızda bağırmaya başladılar.
"Yetişin komşular kızım kaçırılıyo!"
Durup arkamı döndüm.
"Tek hareketinizde buraya polis yığarım. Hiç şüpheniz olmasın. Bu kız yine sizi düşünüp polisleri aramadı ama ben yaparım. Hiç çekinmem."Sözlerimle durdular ve bizde taksiye binip yola çıktık.
Tarih:08.02.2024 (Güneşten)
Mertin kıpırdanmasıyla gözlerimi açtım. Buketin bıraktığı gibi duran Ankarada ki evindeydik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş'in Doğuşu
Teen FictionÇizdiğim ilk resim yetimhanemizin bahçesinde dalgalanan bayrağımdı. Çocukların ilk resimleri genelde küçük bir ev, bahçe, salıncak ve ailesinin olduğu resimler olurdu. Çünkü güvende hissettiği ilk yer ailesiydi. Çok sonra öğrenirdi vatanını bayrağın...