Hayatımın başlangıcının böyle acı dolu olduğunu öğrenmek, gerçekleri öğrenmek o kadar ağır geldi ki bacaklarım beni taşıyamadı ve dizlerimin üzerine düştüm.Belki bir yalanın içinde büyüdükten sonra gerçekleri öğrenmemiştim ama yıllarca hiçbişey bilmeden yaşadıktan sonra herşeyi birden öğrenmek de yıkıcı.
Kaderimi şekillendiren olayları 27 yıl sonra okumak hiç kolay değil. Annemin intihar ettmiş olması, babamın benden habersiz yaşaması çok ağır. Kabullenmesi zor...
Okuduğum şeylerin gerçek olmamasını diledim. Aslında ben kabullenmek istemedim.
"Hayır, hayır, hayır..."
Elimi yumruk yapıp yere vurmaya başladım. Öfke, kırgınlık, hüzün,şaşkınlık tüm duygular birbirine girmişti. Sanırım kriz geçiriyordum.Derim parçalanıp kanamaya başlasada bunu umursamadım.
"Hayır!"
"Olamaz!"
Feryadım uçurumda yankılanırken deli gibi bağarıp ağlamaya başladım."Allahım çok canım yanıyor..."
Biraz kendime gelince ağlamaktan çatallaşmış sesimle Doğuyu aradım.
"Doğu..."
"Efendim bal." sesini duyduğum an tekrar ağlamaya başladım.
"Güneş ağlıyor musun sen?"
"Sevgilim endişelendiriyorsun beni."
Hıçkırıklarımın arasında
"Doğu ben çok kötüyüm."dedim.
"Nerde olduğunu söyle yanına geliyorum." evden çıktığına dair kapı sesini duyduğumda kendimi toparlayıp cevap vermeye çalıştım."Ben..."
"Bal nerdesin, lütfen benimle konuş."
Ben cevap veremeyince telaşla konuşmaya başladı.
"Evde misin? Oraya gidiyorum. Yanında olacağım bal,biraz dayan olur mu?"Elimden düşen telefonla duyduğum son şey bu oldu. Ağladığım için her yeri buğulu görsemde telefonu ve mektubu alıp ayağa kalkmaya çalıştım.
İki denememde de ayağa kalkamayınca bu sefer arabaya tutunup ayağa kalktım. Kendimi şöfor koltuğuna bıraktığımda elimdekileri yandaki koltuğa attım. Eve gitmem gerekiyordu, Doğuya gitmem gerekiyordu. Görüşümü düzeltmek için gözyaşlarımı silsem de anında yerine yenileri geliyordu.
Görüşümün bulanıklığına aldırmadan yola çıktım. Yaptığım tehlikeliydi ama o an bunu düşünecek durumda değildim.Doğunun dairesinin önüne vardığımda kapı birden açıldı.Doğunun elinde evimin yedek anahtarı vardı.
"Doğu ben..."
Bana sıkıca sarıldığında kendimi tamamen ona bıraktım. Ayakta duracak gücüm yoktu zaten. Belimden tutarak düşmemi engellediğinde beni kucağına aldı. Ayağıyla kapıyı kapatıp odasına yöneldi.Beni bırakmadan yatağa oturduğunda başımı göğsüne yasladım. Mektubu hala sımsıkı tutuyordum.
"Balım, hadi bana ne olduğunu anlat, anlat ki bişeyler yapayım. Yaranı sarmana yardım edeyim. Tek bir göz yaşına dünyayı yakar bu adam."
Mektubu ona uzattım. Titreyen sesimle
"Bugün biriyle konuştum, annem vasiyetinde sana mektup bırakmış dedi. Gittim aldım mektubu." dedim. Başka bişey söylememe gerek kalmamıştı zaten.
Mektubu alıp okumaya başladığında bi yandan da sakinleşmem için saçlarımı okşuyordu.Okudu, arada duraksayıp tekrar devam etti.Yüzüne bakmadığım için tepkisini göremesemde şaşırdığını tahmin edebiliyorum.
...
"Bu çok ağır Güneş, ben ne söyleyeceğimi bilemiyorum."
Gözlerimi ona çevirdiğimde acımı hissettiğini anladım.
"Çok canım yanıyo, benim taşıyamacağım kadar ağır bu yük."
"Birlikte taşırız, ben hep yanındayım."
"İyi ki varsın sevgilim."
Uzun bir süre o şekilde kaldık. Bana o kadar iyi geliyordu ki, sevginin iyileştirici gücünü ilk defa tatmıştım. Bunu kelimelerle tarif edemem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş'in Doğuşu
Teen FictionÇizdiğim ilk resim yetimhanemizin bahçesinde dalgalanan bayrağımdı. Çocukların ilk resimleri genelde küçük bir ev, bahçe, salıncak ve ailesinin olduğu resimler olurdu. Çünkü güvende hissettiği ilk yer ailesiydi. Çok sonra öğrenirdi vatanını bayrağın...