100.000 Özel Bölüm Geçmiş (2)

196 22 0
                                    

Nişanın üzerinden uzun zaman geçmişti. Güzide hanım o günden beri şiddetini artırarak bana nefret sözcükleri söylese de hep susuyordum.

Sustukça ölüyordum. Hayatın renkleri bir bir veda ediyordu ruhuma. Gülümsemelerim içten değildi artık. Güneş bulutlar tarafından kapatılmış, ışığı kesilmişti. Ben etrafa neşe saçan o kadın değildim artık.

Dolabımdan renkleri çıkaralı çok olmuştu. Benim için siyah ve beyaz vardı artık. Siyah bugünümü beyaz çocukluğumu ifade ediyordu.

Akşama doğru evde tek başıma oturuyordum. Bir yandan gitar çalıyor bir yandan da şarkı mırıldanıyordum.

Anahtar sesi duydum.Oysa Pars geç geleceğini söylemişti. Odadan çıkıp koridorun başına gittiğimde gelen kişinin Pars değilde Güzide hanım olduğunu anladım.
Evin anahtarı onda ne arıyordu?

"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz?" diye sordum.
"Seni ilgilendirmez. Burası oğlumun evi istediğimi yaparım."
"Burası benim de evim."
"Sen oğluma yapışan bir fahişeden fazlası değilsin. Senin evin olamaz."

Duyduklarım ağır geldi, duvardan destek alarak ayakta kalmaya çalıştım.Allahım sen bana dayanma gücü ver.

Güzide hanım arkasına bakmadan oturma odasına girdi. Bende peşinden ilerledim.
"Bu ne böyle? Sen o iğrenç sesinle birde şarkı mı söylüyorsun?"
"Sizi ilgilendirmez ne yaptığım."
"Oğlumun parasıyla yapıyorsan elbette ilgilendirir."
"Oğlunuzun parasıyla değil kendi paramla aldım ne aldıysam."

"Yalanlarına karnım tok. Senin gibileri iyi bilirim ben. İliğine kadar sömürüp bir kenara atacaksın oğlumu."
Sinirle oturduğum yerden kalktım.

"Defolup gidin evimden! Şimdiye kadar büyüğümsünüz diye sustum, Pars için sustum. Ama artık yeter. Siz kimsesiz bir kıza destek olacağınıza köstek oldunuz. Ağıza alınmayacak laflar ettiniz. Ne kötülüğümü gördünüz de bana böyle davranıyorsunuz?"

"Sen benimle böyle konuşamazsın, saygısız.İnsanın anne babası olmayınca böyle oluyor işte."
En büyük yarama defalarca tuz basmıştı. Kabuk bağlamaya başladığı her an tekrar kanıyordu yaram.

"Sizin anne babanız vardı da ne oldu. Asıl siz kendinize bakın."
Söylediklerimle kıpkırmızı oldu ve ayağa kalkıp üstüme yürüdü.
"Ben senin o dilini kesmesini bilirim!"

Koltukta duran gitarıma uzanıp gitara zarar vermeye başladı. Duvara vurdu birkaç kez ardından yere fırlattı. Parçalara ayrılan gitarıma boş bakışlar attım.

Müzik beni düştüğüm çukurdan çıkaran, beni mutlu eden yegane şeydi.
"Hayır! Hayır!"
"Bunu nasıl yaparsınız..."
Çığlıklarım odada yankılansa da sesimi duyan olmadı. Pars yine gelmedi ve ben yine o kadının kurbanı oldum.

"İyi oldu o karga sesini birdaha duymayız artık."
Masanın üzerine bıraktığı çantasını alıp içinden kolonya çıkardı. Bense kırık gitarımın yanında yere çökmüş bir vaziyetteydim.

Kolonyayı eline döktü.
"Senin pis eşyalarına dokundum. Acaba elimi direkt bol sabunla yıkasa mıydım?"
Aşağılamasını görmezden gelip
"Defol evimden."dedim kendimde bulduğum son güçle.

"Ben hiç biryere gitmiyorum ama sen gideceksin.Oğluma helal sütü emmiş bir kız buldum.Pars aklını başına aldığında eminim seni terkedip o kızla evlenecektir. Sana düğün davetiyesi gönderirim."
"Benden neden nefret ediyorsunuz?"
"Hala anlayamadın herhalde.Sen annesiz babasız piçin tekisin. Kimden peydahlandın acaba. Benim oğlum senin gibi dağda gezen bi kadın değil evde onu bekleyecek bi kadın ister. Ayrıca sen çocuk doğurabilecek misin? Senin gibi kadınlardan anne olmaz."

Güneş'in DoğuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin