34.bölüm

1.2K 96 6
                                    

"Sen bana niye haber vermedin?"
"Sen bana niye haber vermedin?"
İkimizde aynı anda meşhur repliği söylediğimizde kahkaha attık.

Sarıldığımızda
"Bi denk gelemedik kaç gündür." diye mırıldandı Cansu.
"Siz tanışıyor musunuz?" masadakilerden gelen soruyla Cansu açıklamaya başladı.
"Güneş babam bu üçlünün dördüncüsüdür. Biz ordan tanışıyoruz." sonra bizimkilere döndü ve bu sefer bizim nasıl tanıştığımızı açıkladı.
"Güneşle ortak bir arkadaşımız aracılığıyla tanıştık. Onu ve timini tanırım."
Arkadaşım dediğine göre Barıştan daha ailesine bahsetmemişti bende ona ayak uydurdum ve gülümsedim.

Tanışmadığım iki kişi kalmıştı. Canunun annesi ve babası. Elimi uzatıp
"Merhaba ben Güneş Darıca." dedim.
"Savcı Ünal Karasu.Cansunun babası, Cihangirin de biricik arkadaşıyım."
"Savcı Sare Karasu.Cansunun annesiyim ayrıca bizi daha önce tanıştırmadığı için üzüldüm"
"Cihangir amcanın kızı olduğunu nerden bilebilirdim ki anne."
Cansu annesine savunma yaparken ben gergince etrafıma baktım.

O sırada telefonum çaldı.Çantamdan çıkarıp ekrana baktım.
"İzninizle bir telefon görüşmesi yapmam gerekiyor."
"Tabi."
Masadan uzaklaşıp daha tenha olan bölüme geçtim. İlerideki tuvalete girip çıkanlar dışında boştu.

"Alo, Güneş annem."
"Canım."
"Nerdesin Güneş anne?"
"Ailemle birlikteyim Mert. Bi şey mi oldu?"
"Evet."
"Ne oldu tatlım?"
"Seni özledim ve sana küstüm."
"Küstün mü, nedenki? İstemeden kalbini mi kırdım?"
"Ne zaman arasam ailemleyim diyosun. Annem göreve gittiğinde gelirdin. Bugün gelmedin."
"Annenin göreve gittiğinden haberim yoktu. Üzgünüm minik kurt."

Arkadan bakıcımızın sesi geldi.
"Acil görev dedi Güneş kızım. Benle bile çok kısa konuştu."
"Anladım. Mertcim söz veriyorum gelicem ama birkaç saat beklemen gerekiyor."
"Yaşasın Güneş annem gelicek."
"Gelicem tatlım sen Esma ablanın sözünden çıkma olur mu?"
"Tamam."
"Görüşürüz minik kurt."

Telefonu kapatıp masaya döndüm. Bizimkiler masaları birleştirmiş hepbirlikte sohbet ediyorlardı. Yanlarına gittiğimde kendimi kızların arasında buldum. Eylül ve Cansuyla sohbet etmeye başladık.

"Cansu bahsetti önceden tanışıyormuşsunuz."
"Evet."
"Ya ama bu haksızlık."
"Aa ne var ya öyle denk gelmiş işte."
"Biz 4 erkekle başa çıkamıyoduk geldiğin iyi oldu."
"Nası yani?"
"Şu üçlü varya..." eliyle abimi, Yavuzu ve Gökalp i gösterdi.
"Hah, bi de bunların dördüncüsü var. Bunlar çocukluğumuzdan beri bizi delirtiyorlar."
"Küçükken kar topu, su savaşı falan oynardık hep onlar yenerdi. Şimdi de basket, voleybol ne var ne yok hep bunlar yeniyor sürekli." Cansu da Eylülü destekleyince erkeklerin dedikodusunu yapmaya başladık.

Gökalp Eylül eliyle onu işaret ettiğinde farketmiş abimle Yavuza da kaş göz yaparak Eylülü işaret etmişti.
E asker adam sonuçta, askerlerin her yerde gözü vardır.
Abim Eylülün bana fısır fısır bişeyler anlattığını görünce
"Kız, cadı sen benim kardeşimi mi dolduruyorsun?" diye sordu.
"Aaaa ne münasebet. Ben yalnızca doğruları söylerim."

Eylül hemen savunmaya geçtiğinde Gökalp gülümsedi, Yavuzsa kahkaha attı.
"Bende yedim Avukat Hanım. Avukatsın sen bi kere, kanında var o."
"Dedi doktor bozuntusu." diyip dil çıkardı Eylül. Aralarındaki tatlı atışmaya gülümsedim.

"Sen daha fazla doldurmadan ben kardeşimi kaçırayım."
"Yaa abi." abim masanın etrafından dolaşıp yanıma geldi.
"Dans eder miyiz küçük kardeşim?"
"Elbette."

Dans pistinin tam ortasında dans etmeye başladığımızda babam da Aliye teyzeyle geldi.
Bizim masadaki herkes teker teker dans pistine geldi. Tüm pisti biz doldurmuştuk.

Güneş'in DoğuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin