Ben Güneş Darıca annesinin yetimhane kapısına bıraktığı, sevgi nedir bilmeyen, öksüz kadın.
Onu görmeden önce hiç aşık olmayacağımı düşünürdüm.
Aşk kim ben kim derdim.
Tek başıma ölecektim.Fakat hayat bana onu getirdiğinde yanıldığımı anladım.Onu gördüğümde elim ayağım birbirine dolaşıyor,dilim tutuluyor, saçmalıyorum. Karnımda kelebekler uçuşuyor. Bunların hepsi aşk belirtisiydi. Ben aşık olmuştum.
Gördüğüm herkese, her canlıya söyleyebilirdim bunu.
Haykırdım gökyüzüne doğru.
"Ben aşık oldum!"Günler birbirini kovaladı ve bir gün bana duygularını söyledi. Duygularımız karşılıklıydı. Bana çıkma teklifi etmişti.Ben dünyanın en mutlu kadını olmuştum o gün.
İlk aşkım - vatanımdan sonra - ilk ilişkimdi. Benim için çoğu şeyin ilkiydi Pars Kaya.
Herşey çok güzeldi ilişkimizde. Pembe bulutların üzerinde yaşıyordum. İltifatlar, hediyeler, süprizler ve daha nicesi. Gözüm öyle büyük şeylerde değildi. Küçük mutluluklar bana yetiyordu. Yanımda olsa elimi tutsa yeterdi.
Yıllar sonra evlilik teklifi aldım. Bu uzun ilişkiyi evlilikle taçlandırmaya karar verdik.
Bu aşamada elbette ailelerin tanışması gerekiyordu ama benim bir ailem yoktu. Parsın da sadece annesi vardı. Tanışmak için bir akşam yemeği ayarladık ve ben o gün o pembe bulutların üzerinden düşüp yere çakıldım.
...
Parsla birlikte mekana giriş yaptığımızda oldukça heyecanlıydım.
Elimi uzatıp
"Merhaba." dedim.
Güzide hanım yüzünü buruşturdu ve kısaca selamlaştık.
"Anne sana bahsettiğim güzeller güzeli kadın Güneş."
Beni annesine tanıttığında oturup siparişlerimizi verdik.Yemek Pars ve annesi arasındaki sohbetle geçti. Karşılaştığım tavır yüzünden sohbete dahil olmaktan korkuyordum.
Pars hesabı ödemek için kalkınca Güzide hanım bakışlarını bana çevirdi. Bir çöpe bakar gibi iğrenerek bakıyordu.
"Pars bahsetti. Yetimhanede büyümüşsün. Ne annen var ortada ne baban.Ben senin gibi birine gelinim demem.İlişkinizi onaylamıyorum. Bunu o küçük kafana sok."Tek kelime dahi edemedim, bunları söylemesini beklemiyordum. Pars bana annesinin "melek gibi" olduğunu söylemişti.
Vedalaşıp ayrıldığımızda konuyu Parsa açtım.
"Annen beni istemiyor."
"Sana öyle gelmiştir Güneşim. Annem seninle tanışmak için can atıyordu."
Bana neden diye sormamıştı. Kuruntu yaptığımı söylemişti. Bu kalbime batan ilk kıymıktı. Bu küçük darbe beni bulutların üzerinden düşürmeye yetmişti....
Parsla operasyondan dönmüş yorgun olduğumuz için dışardan yemek sipariş etmiştik.Öğle yemeği saati olduğu için yemek geç gelirdi genelde.Parsla yan yana yatmış televizyon izliyorduk. Kolu kazağımın açık bıraktığı belime değdiğinde bakışlarımı ona çevirdim. Belimden tutup beni olabildiğince kendine yaklaştırdı.
"Bügün beni kurtarmak için kendini tehlikeye attın."
"Beni çok korkuttun. Sana birşey olacak sandım." diye fısıldadım.
Konuştukça nefeslerimiz birbirine karışıyordu."Beni bu kadar seviyor musun Güneş? Uğrumda ölecek kadar..."
"Ne sandın aslan parçası bizde böyle. Seversek herşeyimizle severiz biz."
Erkeksi bir kahkaha attı.
"Ha öyleli?"
"Öyle tabi.""Peki ben benim için kendini tehlikeye atmanı istemiyorsam." birden ciddileşmişti.
"Pars..." dedim küçük bir çocuk edasıyla.
"Beni böyle kandıramazsın sevgilim. Asıl ben ne kadar korktum biliyor musun? Benim dikkatsizliğim yüzünden sana birşey olsaydı ne yapardım ben."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş'in Doğuşu
Teen FictionÇizdiğim ilk resim yetimhanemizin bahçesinde dalgalanan bayrağımdı. Çocukların ilk resimleri genelde küçük bir ev, bahçe, salıncak ve ailesinin olduğu resimler olurdu. Çünkü güvende hissettiği ilk yer ailesiydi. Çok sonra öğrenirdi vatanını bayrağın...