28.bölüm

1.4K 98 1
                                    

Güneşin anı defterinden
İnsanlardan hakaretler duymak ya da ihanete uğramak acıtır elbette. Ama size bunu yapan insan sevdiğiniz, değer verdiğiniz biriyse bu acı kat kat artıyor.Çünkü kendinizi düşmanlaranızdan gelebilecek darbelere hazırlarsınız ama sevdiklerinizden gelen darbeler sizi hazırlıksız yakalar. Onu kız kardeşim olarak görüyordum. Kız kardeşler birbirini tanımazlar mı? Söylediği şeylerin hiçbirini haketmediğimi bilmiyor muydu?

Kendimi Hazala siper etmiştim. Her ne olursa olsun ben kimseyi arkamda bırakmazdım. Dimdik önünde durdum. Ne silahım ne de karşı koyacak gücüm vardı. Fakat hiçbişey yapmama gerek kalmadı. Bizimkiler geldi ve Şervanı, adamlarını yakaladılar.

Yaşayan teroristleri sorgulamak üzere alıp geldiğimiz araçlarla tekrar yola çıktık. Yol boyunca aramızga garip bir sessizlik hüküm sürdü. Askriyeye vardığımızda bizi albay ve postası karşıladı. Sıraya dizildik, Doğu tekmil verdi.

"Zemheri timi görevi zaiyatsız tamamlamıştır."
"Aferin asker."
"Sağol." dedik hep bir ağızdan.
Erler yakaladığımız teroristlreri götürürken albay
"Rahat, Doğu ve Güneş dışındaki herkes evlerine. Siz ikiniz rapor vermeye odama gelin."dedi ve gitti.

Doğuyla albayın odasına giderken gerildim çünkü Doğu o teroristin bana yapmaya çalıştığı şeyi duyduğu an delirecekti biliyorum.

Kapıyı tıkladık ve
"Gir."komutuyla içeriye girdik.
"Yüzbaşı Doğu Öztürk, emredin komutanım."
"Kıdemli üsteğmen Güneş Darıca, emredin komutanım."
"Gelin oturun çocuklar."
Doğu albayın sağındaki sandalyeye oturuken ben de solundaki sandalyeye oturdum.
Albay bana döndü ve sordu.
"Siz içerideyken ne oldu Güneş? İletişiminiz kesilmiş."

Doğuda, albayda merakla bana bakıyordu. Derin bir nefes aldım.
"Şervan bana dokunmaya çalıştı..."
İkisininde tepkisine baktım. Doğu elini yumruk yapmış dişlerini sıkıyordu.
"Hazal sağolsun kurtardı beni ama plan bozuldu. Bizi bağlayıp kulube gibi biryere götürdüler. Ne kampa gelip gidenleri görebildim ne de telsizle rapor verebildim."
Başımı öne eğdim, planın bozulmasına sebep olmuştum.

"Kaldır başını asker." albayın emriyle başımı kaldırdım.
"Birdaha başını eğdiğini görmeyim! Hadi evlerinize."
Doğuda bende aynı anda ayağa kalktık.
"Komutanım izin verin..."
Doğunun neyi kastettiğini albay da ben de anlamıştık. Albayın reddetmesini beklerken
"Ne istiyorsan yap asker, hatta birde benim için vur." demesiyle şok oldum.

Doğu hızlıca odadan çıkarken bende peşinden çıkıp onu durdurmaya çalıştım. Kolunu tutup
"Doğu bırak da eve gidelim lütfen." dedim.
Bulunduğumuz koridoru kontrol edip bana döndü.
"Balım..."
Sarılıp anlımdan öptü. Yavaşça saçımdaki örgüyü açıp saçlarımı kokladı.
"Yorulduğunu biliyorum, sen eve git ben geleceğim."
"Ama Doğu..."
Bana öyle bi baktı ki birşey diyemedim ve toparlanıp eve gittim.

Sıcak, uzun bir duşun ardından kendimi yatağa attım.

...
Zil sesiyle uyandım ve etrafıma bakındım.Hava kararmıştı. Acaba kaç saattir uyuyordum?
Yastığımın altındaki silahı kontrol edip kapıyı açmaya gittim.

Elinde tencerelerle Pembe anne ve Beren, elindeki tatlı kutusuyla Harun baba, arkada gülümseyen Doğu. Karşılaşmayı beklemediğim manzarayla uyku mahmuru bakakalmıştım.
"Süpriz!" diyen Berenin konuşmasıyla kendime gelip
"Hoşgeldiniz içeriye geçin." dedim mutlulukla.

Hepbirlikte mutfağa geçtik.
"Uyuyordun dimi kızım."
"Evet Pembe anne."
"Ah ah ben bilirim sizin huyunuzu..."
Pembe anne söylenirken Harun bana kulağıma eğilip
"Sizin için endişeleniyo ondan söyleniyo kızım. Doğudan duydum timde küçük bir olay olmuş moral olsun diye geldik." diye mırıldandı.
"Sağolun Harun baba."

Güneş'in DoğuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin