☆
Acı haykırışlarım boğazlarımı tahriş edecek derecede yüksek çıkarken, ardı arkası kesilmeyen göz yaşlarım yanaklarımdan süzülerek kollarım arasındaki kardeşimin yaralı bedeninin üzerine düşüyordu.
"Özür dilerim! Özür dilerim! Lanet olsun koruyamadım seni! Lanet olsun! Affet beni lütfen! Affet! Hepsi benim suçum!"
Kollarım arasındaki küçük bedene daha sıkı sarıldım gözyaşlarım artarken.
Wooyoung... benim küçük kardeşim..
Ailemden geriye kalan tek kişi. Benim en değerlim.. ve az önce benim yüzümden bir zombi tarafından ısırılmıştı. Onu koruyamamıştım. Lanet olsun ki onu koruyamamıştım. Onun yerinde ben olmalıydım! Koskoca dört yıl boyunca beraber zombilere rağmen yaşamayı başarmıştık ve o şimdi beni terk ediyordu?Erzağımızın azalması yüzünden dışarıya çıkıp yiyecek birşeyler aramaya başlamıştık. Ancak küçük bir grup zombinin saldırısına uğradık.
Wooyoung'u olabildiğince arkamda tutup zombilerle savaşmıştım. Hepsini öldürmüştüm ancak bir tanesi gözümden kaçmıştı.. ve o da Wooyoung'a saldırmıştı.
Ben farkedene kadar zaten Wooyoung çoktan ısırılmıştı.. biricik kardeşimin o anki çığlıkları hala kulaklarımda çınlıyordu.
"Abi.."
Cılız çıkan sesini duyduğumda haykırışlarım biraz olsun hafiflemiş, dikkatimi söyleyeceği sözlere vermiştim.
"Ö-öldür.."
"Ne?"
Ne söylediğini anlasam bile söylediklerine inanamayarak tekrarlamasını istedim.
"Öldür beni.."
"W-wooyoung, ne diyorsun?" Dedim göz yaşlarım şiddetlenirken.
"Lütfen.. onlardan birine dönüşmeme izin verme.. öldür beni."
"Wooyoung, ben yapamam! Benden bunu isteme!"
"Lütfen.."
Benden istediği şey çok ağırdı. Bu asla kaldırabileceğim bir şey değildi. Onun zombiye dönüşmesi bile benim için koca bir yıkımdı.. ve Wooyoung gelmiş benden kendisini öldürmemi istiyordu..
Kafamı hızla iki yana sallayarak reddettim onu.
Göz yaşlarım içinde bir süre izledim onu. Son kez görüşümdü çünkü, biliyordum. Bir kez ısırıldınızmı dönüşü olmuyordu.
Wooyoung belimdeki zor zamanlar için sakladığım silahı yavaş hareketlerle kavramış ve yerinden çıkarmıştı.
"Sen yapamayacaksan, ben yapacağım."
Silahı almasına izin verdim.. Başka seçeneğim yoktu.
Öyle ya da böyle ölecekti zaten.
Zombi olup insanlara zarar vermektense direkt ölmeyi tercih ediyordu."Git. Git buradan... sakın pes etme abim.. başaracaksın. Bensiz devam et, asla pes etme.. benim için yaşa.. benim için yaşamaya devam..et."
Gittikçe düzensizleşen nefesleri, yakında dönüşmeye başlayacağının habercisiydi. Onu nasıl bırakacaktım? O benim en değerli parçamdı.. nasıl Wooyoung olmadan yoluma devam edecektim?
Göz yaşlarım bir türlü dinmezken kafamı hızla iki yana sallamaya başladım.
"Hayır.. hayır! Hayır! Hayır! Lanet olsun, hayır! Seni bırakamam!"
Mümkünmüş gibi daha da sıkı sarıldım Wooyoung'a.
"Git dedim sana!"
Sesini bir anda yükseltmesiyle irkildim. Wooyoung ilk defa bana bağırmıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KILL OR BE KILLED
FanfictionJungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını dindirmek için bu küçük şehire gizlice girer ve depodan yiyecek bir şeyler çalar. Ancak işler pekte...