63.Bölüm: Gerçek Canavarlar

824 138 69
                                    

Üç ay geçti. Kuzey'siz, Çağla'sız ve yurttaki diğer arkadaşlarım olmadan geçirdiğim üç ay...

İnanması güç ama alıştım. İçimde büyük bir boşluk var ama ona da alıştım. Daha doğrusu alışmak zorunda kaldım. Devam etmem için alışmam gerekiyordu çünkü. Öyle ya da böyle kabullenip kendimi alıştırdım. Annemin, babamın, küçük kardeşimin ölümüne alıştığım gibi alıştım.

Acıları unutmak mümkün değildir zaten, tek seçenek alışmaktır.

Üç ayda Savaş çok hızlı büyümüştü. Her gün ona kıyafet alıyorduk çünkü bugün olan kıyafet yarın ona olmuyordu. Artık sütüm ile de dolmadığı için takviye olarak mama vermeye de başlamıştık. Üç ayda bize iyi gelen en güzel şeydi oğlumuz. Beyaz Kurt olduğu için suratsız olur demişlerdi ama bol bol gülüyordu Savaş'ımız. Han bir tek benim yanımda güldüğünü söyleyip söyleniyordu ama neyse.

İki yıl içinde kaybedeceğim kadar çok insan kaybetmiştim. Daha fazlasına tahammülüm yoktu. Özellikle de büyümeye başlayan oğlumu korumam gerekiyordu. Savaş henüz bebek olduğu için bazı şeyleri kontrol edemiyordu. Dört aylık bir bebeğe göre çok güçlüydü mesela, eliyle biberonunu sıkarak kırmasından anlamıştım onu. Bir sabah kalktığımda karnımdaki, kolumdaki ve bileğimdeki yaraların hiç iz bırakmadan yok olması da çok dikkat çekiciydi. Beyaz Kurt olduğunu kurda dönüşene kadar saklarız sanıyordum ama pek mümkünmüş gibi görünmüyordu, tahmin ettiğimden daha çabuk öğrenilecekti. Kubai'dekilerin öğrenmesinde sıkıntı yoktu fakat buradaki insanların birbirlerine nispet yapmak gibi kötü huyları vardı maalesef. Öğrendikleri anda diğer sürülere hava atacaklarına adım kadar eminim.

Bu yüzden üç ayın her günü, bazen günde iki kez silah kullanmak için ormana geliyordum. Bazen Han ile, Han'ın işi olduğu zamanlarda ise korumalardan beni getirmelerini rica ediyordum, genelde bana eşlik eden Somer oluyordu.

İki kişiyi öldürmüştüm. İki kişiyi vurarak öldürmüştüm ama daha önce vursaydım belki de Kuzey yanımızda olurdu. Tereddüt etmiştim, kimseyi vuramam sanmıştım. Karnımda oğlum olmasa belki de vuramazdım. Her şeye rağmen cesaret edip o iki pisliği öldüremezdim ve ölen ben, Çağla ve Savaş olurdu. Artık işimi ne şansa bırakmak ne de işten geçtikten sonra keşke demek istiyordum. Değişmiştim. Karnımda bir Beyaz Kurdu taşıdığım için değil, bu sefer gerçekten değiştiğimi düşünüyordum. Artık tamamen bu dünyaya ait birine dönüşmüştüm. Canımızı yakan kişileri öldürmek isteyecek birine dönüşmüştüm.

Bu halim Han'ı biraz korkutuyordu, bunu her seferinde de dile getiriyordu. Acı çektiğimi ve mantıklı düşünmediğimi, fevri davrandığımı söylüyordu. Haklıydı. Söylediği her şey doğruydu. Ama ben mantığımı artık bir kenara bırakmıştım. Beyaz Kurt annesi olarak güçlü olmam gerekiyordu. Birini daha kaybetmeye niyetim yok. Güçsüzüm, onlarla dövüşemem ama onları vurabilirim. Oğluma zarar vermek isteyenleri hiçbir şey yapmadan izleyecek değildim. Bir Kuzey kaybettim, ikincisini de kaybetmeye hiç niyetim yok.

NARYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin