Diğer bölümde zaman aşımı olduğu için kurguda şubat ayındayız, kafanız karışmasın canlarım.
Savaş Kuzey 5 Kasım'da doğdu.
Şimal 2 Şubat.
🤍
Mutluluk varabileceğimiz son durak değildir.
Öyle olmasını isteriz ama hayat çok daha acımasızdır. Mutlu olduğumuz zamanlarda hep böyle devam edecek sanarız ama kader ağlarını örer ve hiç beklediğimiz bir darbe yeriz.
Mutluluk kendi ile birlikte acı ve çeşitli zorluklarla beraberinde gelir, biz farkında bile olmayız.
Mutluyuz. Bulunduğumuz durumda ne kadar mutlu olunursa o kadar mutluyuz. İyi kötü bir düzen kurduk. Han her sabah mezarlığa gidip gelmeyi alışkanlık haline getirdi. Ben de anneliğe daha çok alıştım. Artık iki bebeğe bakıyordum. Biraz zordu ama güzeldi. Ne Savaş ile ilgilenmekten ne de Şimal ile ilgilenmekten gocunuyordum. Tek stres kaynağım Şimal'le daha az ilgilenmek ve onun büyürken kendi çocuğumuzdan onu ayırdığımızı düşünecek olmasıydı. Kuzey'in kızını en iyi şekilde, olabildiğince sıcak bir aile şefkati ile büyümesini istiyorduk ikimizde. Bu yüzden elimizden geleni yapıyorduk.
Bu sabah Han yine yanımda yoktu. Sabah erken kalkmasına hâlâ alışamamıştım. Ağlayan Şimal'i kucağıma aldım. Savaş'ın beşiğinde uyuyordu, Savaş'da ona aldığımız büyük beşiğinde ama odasında değil onu da içim rahat etmediği için, Han boşuna mı oda yaptık, diye söylenmelerine rağmen bizim odamızda yatıyordu. Geceleri sürekli kalkıyordu, telsizi ve kocamın kurt kulaklarına rağmen aklım kalıyordu. Birkaç gün bizden ayrı yatmıştı, o zamanlar ağlamamasına rağmen kalkıp sürekli oğlumu kontrol ediyordum. Böylesi daha iyi. İkisi de gözümün önünde olsunlar.
Ama oğlum beşiğinde yoktu. Şimal'in beşiği ile Savaş'ın beşiğini yan yana olsunlar, birbirlerine alışsınlar diye yan yana koymuştuk, Şimal'i alırken Savaş'ın beşiğinin boş olduğunu gördüm. Han mı götürdü acaba?
Kucağıma almama rağmen hâlâ ağlamaya devam eden Şimal'i salladım ama bir faydası olmadı. Acıkmıştır diye odadan çıkıp kucağımda Şimal ile birlikte mutfağa yöneldim.
Savaş böyle bir bebek değildi. Ağlardı ama genelde yalandan ağlar, bizi uyandırır ve bizden onu doyurmamızı beklerdi. Gözünden hiç yaş geldiğine şahit olmadım. Huysuzlanırdı genelde. Ama Şimal... Şimal bazen hiç susmuyordu. Sürekli onu susturmak için Han ile birlikte seferber oluyorduk, Savaş'da bize ters ters bakıyordu. Neyseki Savaş'ın babası gibi uykusu ağırdı, acıkmadığı sürece asla uyanmıyordu, yoksa Şimal bizim gibi onu da uykusundan ederdi. Savaş bakılması kolay bir bebekti. Özellikle benim yanımda olduğu sürece çok uyumluydu. Ama Şimal biraz zor bir bebekti. Bakması sorun değildi fakat sürekli ağlaması ister istemez kötü hissettiriyordu, sanki bir yerine bir şey olmuş da biz anlamıyormuşuz gibi.
Dolaptan sütü çıkarıp hiç susmayan kızım için hazırladım. Bir yandan da kucağında onu sallamaya devam ediyordum. İyiki Savaş uslu bir bebekti, yoksa iki tane sürekli ağlayan bebek ile hayatta uğraşamazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NARYA
WerewolfSavaş nedeniyle başka evrene gönderilen elli genç. Bu evrende hiç beklemedikleri bir türle karşı karşıya kalmak durumda kalırlarsa, ne olur? Kurtadamlarla dolu bir evrene...