Yazarın anlatımıyla
Baran, Mine ile odada yalnız kaldığı an ne yapacağını düşünmeye başladı. Mine, onunla konuşmadığı için Baran nasıl yaklaşacağını bilemiyordu ama onunla konuşmak istiyordu eskisi gibi birbirlerine laf atıp dursunlar istiyordu.
Mine'nin kalbi anlamsız bir şekilde hızlandığında bakışlarını Baran'a çevirmemeye çalıştı. Önündeki test kitabını açmış soruyu okumaya çalışıyordu ama kaç kere okusada bir şey anlamamıştı.
Baran, en sonunda boğazını temizleyip daha fazla dayanamadığı için dudaklarını araladı. "Mine..." Onun ismini telaffuz etmeyi fazlasıyla sevdiğini farketti.
Mine, kafasını kaldırmadı. "Efendim?" Hâlâ daha soruyu okumaya çalışıyordu ama Baran'ın ne diyeceğini de merak ediyordu. Aslında onunla neden konuşmadığı hakkında bir fikri yoktu. Sadece... Maç günü kalbi nedense kırılmıştı ve kendi çapında ona tirip atıyordu işte.
"Neden yüzüme bakmıyorsun?"
Mine, derin bir nefes alıp kafasını kaldırdı ve Baran'ın gözlerinin içine baktı. Ela gözleri vardı. "Bakıyorum, ne oldu?"
"Bana karşı hâlâ sinirlisin" dedi Mine'yi yoklamak için. Eskiden olsa bu duruma hiç takılmazdı. Mine'nin onunla konuşup konuşmadığını pek önemsemezdi ama son bir kaç haftada ikisinede birden bir şey olmuştu.
Mine, kafasını iki yana salladı. "Sinirli falan değilim, bir sebep var mı ki?"
"Sana gereksiz yere çıkıştım o gün, gerçekten özür diliyorum" Baran, ilk defa bir kızdan özür diliyordu. Bu hayatta kardeşinden başka hiç bir kıza düşkün olmamıştı. Baran'ı isteyen çok kız vardı, Baran da çok kızla flört etmişti ama Mine'ye karşı garip hissediyordu. Evet hissettiği duyguyu anlamlandıramadığı için diyebileceği tek şey buydu. Garip...
Mine, Baran'a karşı buruk bir tebessüm etti. Ona karşı koyamaması Mine'yi içten içe öfkelendirmişti. "Sorun değil" dedi önüne dönerken. "Alıştım nasıl olsa"
"Neye alıştın?" Diye sordu Baran kaşlarını çatarak. İlk defa bu durumu yaşıyorlardı alışmak için bir sebep yoktu ki ortada.
"Böyle davranmana..." Mine, bakışlarını kaçırdı ve bu konu hakkında daha fazla bir şey söylemek istemedi. Baran, Mine'yi görmüyordu. Ona karşı nasıl bu zamana kadar düşüncesiz davrandığını görmüyordu işte.
Baran, Mine'nin ne demek istediğini anlayamadığı için konuyu değiştirmek istedi. Aralarını tekrar eskisi gibi yapmak istiyordu. Bakışlarını Mine'nin üzerinde gezdirdiğinde eşofman ve askılıklı crop üzerine hırka giydiğini farkedince yutkundu.
Bu kız çok güzeldi. Sarıya dönük çok da uzun olmayan dalgalı saçları, 1.65 boyu, yeşil gözleri ve beyaz teniyle gerçekten güzeldi ve Baran bunu şimdi farkediyordu. İster istemez kendi kendine kaşlarını çattı.
Mine, Baran'ın ona baktığını farkedip refleks olarak kafasını kaldırdığında ikiside ani bir şekilde göz göze gelince Mine hemen önüne döndü. O sırada odaya Ulaş ve Duru girince ikiside toparlandılar.
Duru ve Ulaş elindeki tabak ve bardakları masanın ortasına bırakıp oturduklarında hepsi kitap ve defterlerini açıp ders çalışmaya başlamışlardı.
Duru, ilk önce ezberlerini yapıp en son rahat bir şekilde kendi alanı olan sayısal derslere çalışmak istiyordu. Bu yüzden edebiyat kitabını açtı ve sorumlu olduğu yazar ve eserleri not almaya başladı.
Ulaş, bakışlarını kısa bir anlığına Duru'ya çevirdi. Az önce mutfakta olanları düşünüyordu. Sevdiği kızdan bahsetmişti Duru'ya, kendi kendine gülmeden edemedi. Duru'nun bu kadar saf olması onu gerçekten de hayran bırakıyordu. Bu duruma hiç bir zaman doğru düzgün üzülmemişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sev Beni
Ficțiune adolescențiElimi kaldırıp kalbinin olduğu o noktaya koydum. "Ama kalbin acıyordu" annesine o gün öyle söylemişti. Bakışlarındaki o ifade değişirken buruk bir tebessüm etti. Elimin altındaki kalp atışları birden hızlandı. "Evet kalbim acıyor ama üzülmüyorum. Ç...