Baran'ın ağzından
Cüzdanımı ve telefonumu cebime atıp salona geçtiğimde Mine'yi mutfakta su içerken görünce afalladım. Kimsenin daha uyanmadığını düşünüyordum.
Beni farketmesi için yalandan boğazımı temizledim. Mine, irkilip yüzünü bana çevirdiğinde kaşlarını çattı. Hazırlanmış halime kısaca baktığında bakışlarım, dağılmış saçlarında gezindi.
"Günaydın, bir yere mi gidiyorsun?"
Mutfaktan çıkıp bir kaç adımda yanıma geldiğinde bir an ne için hazırlandığımı unuttum. Onu ilk defa uykudan yeni uyanmış bir şekilde görüyordum. Bu kadar... Tatlı gözükmesini tahmin etmiyordum açıkçası.
"E-evet. Büfeden bir şeyler alacağım" kafamı toparlayabildiğimde elini yukardan gelişi güzel topladığı topuzuna attı ve saçlarını açtığında yutkundum. Bilerek mi yapıyordu? Etkilendiğimin farkında değil miydi?
Sarı diyebileceğim açık renkteki saçları omuzlarından aşağıya döküldüğünde derin bir nefes aldım. Bu kadar gözüme batması iyi bir şey miydi?
"Ben de gelebilir miyim? Açılmış olurum"
Bakışlarımı ondan çekemezken kafamı salladım. "Sen bilirsin, gel"
Gülümsedi. "Tamam o zaman 2 dakika bekle, üzerime montumu alıp çıkalım"
"Hava soğuk, üzerini sıkı giyin ben beklerim"
Gitmeye yeltendiği sırada söylediklerimle durup bana doğru döndü. Sanırım bunu beklemiyordu. Aramız iyiye gidiyordu. Tebessüm ettiğinde bir şey demeden hızlıca odasına girdi.
Salonda tek kaldığımda hemen kafamı iki yana sallayıp yüzümü ovuşturdum. Bu kız kafamı fazlasıyla karıştırıyordu. Kendime hakim olamayabilirdim.
Gerçekten çok güzeldi. Onu daha yeni farkedebildiğim için kendime kızıyordum. Eskiden onunla hiç konuşma gereği duymazdım, sadece birbirimize bolca laf atardık ve bir yol da katedememiştik bu yüzden.
Üzerimdeki etkisi ise çok fazlaydı. Ondan hoşlandığımı düşünmeye başlayan beynime karşı çıkamıyordum. Derin bir nefes aldım. Kafam fazlasıyla karışıktı.
5 dakika sonra Mine, salona giriş yaptığında saçlarını yukardan sıkı bir at kuyruğu yapmıştı. Altında ise kalın bir eşofman vardı. Üzerindeki montu ise gayet iyiydi. Sözümü dinleyip sıkı giyinmesi gülümsememe neden olmuştu.
"Hadi çıkalım"
Botlarımızı giyerken Ulaş ve Duru'yu uyandırmamak için sessiz olmaya çalıştık. Kış olduğu için hava daha yeni aydınlanıyordu. Dışarı çıktığımızda Mine'nin 'oh' çekişini duydum.
"Hava çok güzel"
"Evet" dedim onu incelemeye devam ederken. "Sen de çok güzelsin" demek isterdim fakat bunu dile getiremedim.
Büfeye doğru ilerlediğimizde etrafta tek tük insanlar vardı. Çoğu çiftler halinde sabah yürüyüşü yapıyordu. Güneş yeni yeni doğarken etraf çok sessizdi.
"Ne alacağız?"
Omuz silktim. "Aslında hava almaktı amacım, gidince bakarız"
Sessiz kaldığımızda yürümeye devam ettik. Dakikalar içinde büfeye geldiğimizde içeriye girdik. Reyonları dolaştığımızda Mine'ye döndüm. "İstediğin bir şey varsa alabilirsin"
"Evde tatlı malzemeleri yok aslında, bugün tatlı yapacağım"
Mine, yanımdan ayrıldığında ben de kendi ihtiyaçlarımdan aldım. Deodorant, diş macunu falan aldığımda Mine'nin yanına gitmek için etrafa bakındım. Büfede kimse olmadığı için seslenme ihtiyacı duydum. "Mine?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sev Beni
Novela JuvenilElimi kaldırıp kalbinin olduğu o noktaya koydum. "Ama kalbin acıyordu" annesine o gün öyle söylemişti. Bakışlarındaki o ifade değişirken buruk bir tebessüm etti. Elimin altındaki kalp atışları birden hızlandı. "Evet kalbim acıyor ama üzülmüyorum. Ç...