Zil, bünyemi huzura erdirir bir mayhoşlukta kulaklarıma inerken, sıramdan kalkmamak için direniyordum. Çenemi ellerimin arasına alarak, kendimi özel hissettiren sırama tüm yükümü verdim. Bu sıra, gerçekten kimseyle paylaşamayacağım kadar özeldi benim için. En büyük zaaflarımdan biriydi ve açıkçası şikâyetçi de değildim.
Sana kayan gözlerim sayesinde, cebine koyduğun kağıdı okuduğunu fark etmiştim. Kağıdı gizlice alıp okumak gibi ince düşüncelerim yoktu. Fakat çenende belirginleşen çukuru görünce, her ayrıntını incelemeyle meşgul olmuştum. Az sonra, göz pınarlarında bir yük hisseder gibi gözlerini sıkıca yumdun. Ardından aceleyle sıranı toparlayarak sınıftan dışarıya atıldın. Neler oluyordu?
''Gel benimle.'' dedi Minik kolumdan çekiştirirken.
Birden kendimi koridorun ıssızlığında buldum. Merdivenleri tepine tepine geride bırakırken, seni takip ettiğimizi gayet iyi biliyordum. En az benim kadar, Minik de o kağıtta ne yazdığını merak ediyordu. Işıkları sönük bir salondan içeriye girerken, çok sessiz bir ortam oluşmuştu. Basketbol sahası tam karşımda belirdi. Buraya daha önce hiç girmemiştim. Sadece, okulun geniş alanlı bahçesindeki potaları bilirdim. Zaten buraya basketbol takımındakiler haricinde, tüm herkesin girmesi yasaktı.
''Çıkalım buradan.'' dedim salonun genişliğini süzerken. '' Buraya girmemiz yasak.''
''Sessiz olursan, kimse burada olduğumuzu anlamaz Duru.''
İleriye doğru baktığımda, Batuhan'ı ve seni görmüştüm. Sahanın tam ortasına yaklaştığınızı fark ettiğimde, sessizce duvarın bitimine ellerimi sararak izlemeye başladım. Çok kısa bir süre içerisinde, sahanın tam ortasında buluştuğunuzu gördüm. Önce el sıkışmasıyla başlayan ortam yumuşaması, daha sonrasında yerini sözlere bırakmıştı.
''Merhaba Batu.''
''Batuhan.''
Fazla gerilmeden, etrafı büyük bir endamla süzdün.
''Ne ara bu kadar mesafeli olduk?''
Gülümsemeni korumaya çalışırken, yanağının kenarındaki üç ufak çizgiyi görebiliyordum. Gözümü Batuhan'a çevirdiğimde, işler pek de yolunda gitmiyordu.
''Artık takım değiliz.'' dedi Batuhan elinin tersini burnuna tutarak.
Kuvvetle burun çeken Batuhan'a bakmayı sürdürdüm. Ardından Batuhan konuşmaya devam etti.
''Bana, sadece takım arkadaşlarım böyle seslenebilir.''
''Sana ihanet etmişim gibi konuşmayı kes eski takım kaptanı.'' diyerek son kelimelere vurgu yaptığında, sesin boş salonda feci bir halde yankılandı.
''Maçı kazandığımda, zaten tekrar takım kaptanı olacağım. Kendi ellerinle beni takım kaptanı yapacağını söyledin. Anlaşmamızı, ne kadar da çabuk unuttun Sarp.'' dedi kahkahayla karşılık verirken.
Basketbol topunu sektire sektire getirirken, Batuhan'ın yüzüne nadiren bakıyordun.
''Baksana, neden kendine saklanacak bir yer aramıyorsun?'' dedin dikkatlice Batuhan'a bakarken. "Nasıl olsa bu maçtan sonra, yüzünü gizlemek isteyeceksin."
Batuhan, kısa bir anlığına kolundaki saate baktı. Sonrasında, sana dönüp konuşmasını sürdürdü.
"Vakit yok Dinçer. Az lak lak, çok iş."
Elinde sektirdiğin topu hücumla Batuhan'a atarken, ellerini açıp kapamaya başlamıştın.
"Hadi o zaman ne duruyorsun?'' dedin çarpık bir gülümsemeyle. ''Başla.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN ELASI
Teen Fiction"Dokun," dedin parmaklarımı yanağına tutarken. "Yüzüme dokunmak istediğini biliyorum." Ben aniden gerildim. Sen içtenlikle gülümsedin. "Bak..." dedin parmaklarımı üç ufak çizgine dokundururken. "...üçü de senin için çıktı Duru Seçkin, yüzüme dokunma...