Bu son senemde, bir gün mutlaka yapmayı istediğim bir şeyi başardım. Cam kenarına, kaloriferin hemen yanına, en son sıradan bir sıra öncesine oturdum. Arkamda da kimseler yok. Mutluyum.
Son zamanlarda hayatın bana sunduğu durumlar oldukça ilginçti. Misal, daha okulun ikinci günü, yanımda bulunan camlardan ikisi de açık ve ben sessiz sedasız kitabımı okuyorum. Bilirsiniz, Uçurtma Avcısı.
Acaba bilmeyen var mıdır?
Her neyse, kitabı ilgiyle okurken, sayfalarını saygıyla çevirirken, gerçekten kendimi kırk yaşında hissettiğim o an, üşüdüğümü hissediyorum ve arkadaşlarıma sesleniyorum: Camları kapatalım mı?
Bana tepki gösteriyorlar; camların hepsinin açık kalmasını, sınıfın biraz havalanmasını istiyorlar. Onları onaylıyorum ve bir elimle kaldığım sayfayı tutarken, bir diğer elimle de kalorifere dokunmayı ihmal etmeyip sırtımı geriye yaslıyorum.
Sonra okuduğum sayfalardan geriye kalan zamanımla, bir an, sadece bir an, camdan dışarıya bakıyorum. Tam karşımdaki mavi binada biri ATV kanalını seyrediyor, önce tepkim şaşkınlık oluyor tabi, ama birkaç saniyenin boynunu kırınca bu hoşuma gidiyor ve gülüyorum.
Gel gelelim, artık dalgınlığımın bir meslek haline döndüğü sınıfımdan bir arkadaşım, bedenimi gülmekten yerlere yatıran o meşhur Ezgi, yine beni dalgınlıktan emekli yapacak bir mizahla soruyor: Dilan nerede lan?
Dilan, sıra arkadaşım.
Hasta olduğunu söylüyorum, konunun izini süren dakikarda da okuduğum kitaptan bahsediyorum. Hatta bazen, bu kitabı seneler önce neden okumadığıma yakınıyorum.
Konusunu merak ediyor, söyleyemeyecek kadar acıyor içim. Sadece, bir gün mutlaka okuması gerektiğini belirtiyorum. Ve Ezgi, benden sonra okumak istediğini söylüyor.
Ben sevinerek onaylıyorum, ama kitaba geri dönerken sınıfın içine giren iki yeşil yapraktan oldukça habersizim. Ezgi'nin yanında, benim gri kabanımı üzerine örterek uyuyan Meryem, kımıldıyor. Dikkatim dağılırken cama bakıyorum, iki adet yeşil yaprak.
Normalde başka birinden hayatımın geldiği ilahi noktaları dinlesem inanmayabilirim. Ama o an öyle bir an ki donup kalıyorum. Meryem'e gelirsek, kendisi beni hiç sevmediğini haykırarak kollarıma sarılır, büyük bir tatlılıkla da yanaklarımı sıkar.
İki yeşil yaprak. Biri hafif sararmış. Sarp ve Duru, diye düşünürken birdenbire yaprağın tekini elime alıyorum. Ama o an, onun Duru olduğundan yüzde yüz eminim, çünkü ben şizofrenim.
:D
Diğerini almıyorum, sadece birini alıyorum ve kitaplık arası yapıyorum. Sarp'a ihanet ediyorum azıcık, tuhaf hissediyorum.
Sonra aklım yerine geliyor, kendi kendime onu neden almadığımı sorguluyorum. Onu da almak istiyorum ama bir daha o yaprağı hiç göremiyorum. Şimdi o kitabın içinde sadece Duru var, tek başına, yapayalnız.
Şize bunu anlatma sebebim de bu aslında, ben o gün bir ders aldım yapraktan, ama aldığım dersi de size kuru kuruya anlatmak istemiyorum, bunun yerine yazmak istiyorum. Sadece yazmak.
Çünkü ben KARANLIĞIN ELASI'nın sonuna geldiğimde hep bu anı hatırlayacağım.
Şimdi biraz kafa dağıtalım. Mesela size en çok etkilendiğim ve en çok ders aldığım kitap alıntılarından paylaşayım. Birlikte okuyalım.
⏳
Yazar: KHALED HOSSEINI
"Tek bir günah vardır. O da hırsızlıktır... Yalan söylediğin zaman, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalmış olursun."
Baba (Uçurtma Avcısı)
🎬Yazar: İSKENDER PALA
"Hayat ancak sevgiyle tatlıdır ve sevgilisiz dünyada hayat sürmek beyhudedir."
Babaydar (Şah & Sultan)
🎬Yönetmen: JAMES CAMERON
"Sen sıcak yatağında yaşlı bir kadın olarak öleceksin, Rose. Şimdi değil, burada değil. Bana söz ver. Asla vazgeçmeyeceksin."
Jack Dawson (TITANIC)
🎬Yazar: BÜŞRA YILMAZ
"Tanrım eğer varsan... Lütfen göğsümden aşağı doğru akan şey onun gözyaşı olmasın... Tanrım lütfen... Eğer varsan lütfen bu hıçkırıklar benim olsun..."
Balık (ÖLÜME FISILDAYAN ADAM)
🎬
Yazar: ÖZNUR YILDIRIM
"Lütfen... Lütfen beni öldürdükten sonra sanki hiç var olmamışım gibi hayatına devam etme."
Doğa Güngör (YABANCI)
🎬
Yönetmen: MICHAEL HURST
"Duygu denen şey, sadece kaybeden tarafta bulunan kimyasal bir kusurdur. Her zaman aşkın, tehlikeli bir dezavantaj olduğunu varsaymışımdır."
Sherlock (SHERLOCK HOLMES)
⏳Şimdi de sırada, sizlerin doğrultusunda kurguladığım eğlenceli bir etkinlik var. Eğer katılmak isterseniz, bana herhangi bir hesaptan ya da buradan bir mesajla ulaşmanız yeterli olur.
Etkinliğimizin adı: Senin Şarkın
Öncelikle sevdiğiniz ya da benim hikâyeme layık gördüğünüz bir şarkı varsa bana onun adını söylüyorsunuz. Ben de sizlerin istediği üzerine o müziklerin her biriyle bir bölüm yazıyorum.
Kurallara gelirsek;
¤ Müzik duygusal ve dramatik olsundu.
¤ Şarkının sözleri olmak zorunda değil idi.
¤ Her tarza yatkınımdı. Hepsi kabulümdü.
¤ Lütfen etkinliğimize katılındı. ♡Not: Gelecek bölüm, bir okuyucumun hikâyeme yakıştırdığı şarkıyla yazılacaktır.
-MeLekSLc
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN ELASI
Teen Fiction"Dokun," dedin parmaklarımı yanağına tutarken. "Yüzüme dokunmak istediğini biliyorum." Ben aniden gerildim. Sen içtenlikle gülümsedin. "Bak..." dedin parmaklarımı üç ufak çizgine dokundururken. "...üçü de senin için çıktı Duru Seçkin, yüzüme dokunma...