Karşımda, son derece cesaretli davrandığını sanan bir adet psikopat Rüzgar vardı. İstemsizce ayaklarım gerilerken, nihayet Minik yanıma gelmişti.
"Çekilsene."
Minik'in sert çıkışından faydalanarak sınıfa girdiğimde, Rüzgar da dikilmekten vazgeçip kapıyı örtmüştü. Karmaşık kafamı canlandıran tek şey, yan tarafımda Mete ile konuştuğunu görmem olmuştu. Hararetle bir şeyler anlatırken, ayrı bir hoş oluyordun. Ağız kıpırdatışın, aniden sıcak gülümseyişlerin ve deli ruh halinle beni benden alıyordun. Benliğim zaten karanlıktan ibaretti. Senin ne işine yarardı ki benim koca karanlığım?
Az sonra, kafasında saç olmamasından bir nebze şikayet etmeyen Tarih hocası içeriye adım attı. Dersini her ne kadar dinlesem de, bugün heyecandan dersi anlayamıyordum. Ders bitiminde buluşacaktık. Bu duygu inanılmaz bir edayla sarmıştı bedenimi.
"Saat kaç? Bu ders ne zaman bitecek Allah aşkına?" diye köpürdüm Minik'e.
"Sabırlı ol. Bir kaç dakika kaldı."
Oflayarak sıramın üzerine başımı vurmaya başladım. Sözde, dakika sayıyordum. Ama böyle giderse, kafamı çalıştıracak bir hücrem dahi kalmayacaktı.
"Saat kaç?"
"Biraz sabırlı olamaz mısın Duru?"
"Olamıyorum." dedim başımı sıraya vurmakta ısrar ederek.
"Hoca sana bakıyor, kes şunu." dedi kafamı yukarı kaldırarak.
"Bakarsa baksın. Başka türlü zaman geçmiyor. Ne yapayım yani?" dedim Minik'e burun kıvırarak.
Ardından başımı yeniden vuracakken, Minik tekrar beni durdurdu.
"Sarp bakıyor, yeter."
"Ne?" dedim başımı aniden kaldırırken.
Ardından ışık hızıyla yüzümü sana çevirdiğimde, göz göze gelmiştik. Gerçekten bana mı bakıyordun? Olamaz!
"Neden en başından söylemedin?" dedim Minik'e dönüp.
"Söylüyorum ama beni dinlemiyorsun." dedi sitemkâr bir sesle.
"Pekâlâ." dedim kollarımı kavuşturarak, haklıydı.
Ardından zilin çalışı, kulaklarımda çınlarcasına çalmaya başladığında, apar topar çantamı toparlamıştım. Kısa süre içerisinde, sınıf boş araziye dönmüştü.
Çantamı tüm gücümle koluma taktığımda, sarkan diğer kolu umrumda değildi. Senden başka bir şey düşünemiyordum. Ne söyleyeceğinden çok, nereye gideceğimize merak sarmıştım. Yanıma yavaşça gelirken, kalbim hızla çarpmaya başlamıştı bile.
"Hazırsan gidelim."
Eğer ki; dünden hazırım deseydim, muhtemelen utancımdan okul kaydımı sildirip, yeni bir okula yerleşirdim. Fakat seni bırakmaya hiç niyetim yoktu. Bunun yerine, olumlu bir nida döküldü dudaklarımın arasından.
"Hazırım."
Sınıftan çıkarken, kuşkulu bir sesle konuştun.
"Rüzgar'a neden yardım ettin?"
Çünkü yardım etmeseydim, içimde bir ukde oluşurdu. Kendimi mecbur hissetmiştim. Bunda ne vardı ki bu kadar?
"Yardıma ihtiyacı vardı." dedim son derece samimi gelecek bir ses tonuyla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN ELASI
Novela Juvenil"Dokun," dedin parmaklarımı yanağına tutarken. "Yüzüme dokunmak istediğini biliyorum." Ben aniden gerildim. Sen içtenlikle gülümsedin. "Bak..." dedin parmaklarımı üç ufak çizgine dokundururken. "...üçü de senin için çıktı Duru Seçkin, yüzüme dokunma...