Etrafta, burnuma tanıdık gelen bir koku dolanmaya başladı. Sanki, yıllar önce bu yollardan geçtiğimi hatırlıyor gibiydim. Az sonra karşımda gördüğüm meşe ağacı, gözlerimde çocuksu bir hayali perdeledi. Senelerce beni takip eden çocukluğum, bu yaşlı ağacın altında geçmişti. Hiç arkadaşım olmadığı için, bu ağaca yaslanarak yoldan geçenleri seyrederdim... Bazen de gerçekleşmesini istediğim hayallerimi anlatırdım bu meşe ağacına. Ben, bu ağacın altında, yalnız başıma büyümüştüm. Adımlarımız iyice yavaşlayınca, elimi elinden çekerek bir soru sordum."Bu sokağın adı ne?"
"Selöz sokak..." dedin meşe ağacına doğru ilerlerken. Ardından ağacın gölge düşürdüğü bölgeyi işaret ettin. "Oturalım mı?"
Hiç yabancılık çekmeden gölgeliğe kurulduğumda, yanımda olman duygularıma duygu katmıştı. Ne kadar da unutkan biriydim... Tekrardan bu ağacın var oluşunu benimsemek, bedenime durgun sular serpiyordu.
"Hadi anlat." dedim oturduğum yerin rahatlığına dayanarak.
Göz torbacıkların mıydı gözlerini eşsiz yapan? Yoksa ışıltı saçan sahipsiz bakışların mıydı? Yüzünü bana dönüşünle, yan profilini inceleme operasyonum sona ermişti. Fıldır fıldır yere bakınmaya başlamıştım... Ne arıyordum acaba?
"Burayı seviyorum." diye başlattığın cümlen, anlatmanı beklediğim konuyla her ne kadar uyuşmasa da, seni dinlemek bana huzur veriyordu. Ses tonun kalbime nota gibi işlenirken, bu ezgilere dur diyemiyordum.
"Arkamdaki ağacın yapraklarını koparırdım küçükken. Bir keresinde, yine yaprak almaya gelmiştim. Bir kız, benim kadar bir şey. Oturduğum yere çömelmiş, yoldan geçenlere bakıyordu. O an bu ağacı o kadar sahiplenmiştim ki, sanacaksın bu ağacı ben diktim."
Gülmekle şaşırmak arasında kalmıştım. Benden bahsediyordun ve ben hiç ses çıkartmadan seni dinliyordum. Sahiden sen de bu ağacın yanına mı geliyordun? Sanırım şaşkınlığım yüzüme yapışmıştı.
"Tam karşımızda duran evde ben oturuyordum, eskiden tabi. Daha önce bu ağacın yanında hiç kimseyi görmemiştim ve inanmazsın, ağacı kıskanmıştım."
Bu sefer gülmüştüm. Benim güldüğümü gördüğünde ise, başını ağaca kondurarak bana eşlik etmiştin.
"Sonra ne oldu?"
İçim merak doluydu. Ayrıca çocukluğumu senin ağzından dinlemek de, çok hoşuma gitmişti.
"Sonra, camdan bu kızın geleceği zamanı gözledim. Küçüklük aklımla kıza kafa tutacaktım. İlk defa, hiç tanımadığım birisinden nefret etmiştim. Geldiğini görünce, hemen dışarıya çıktım. Tam yanına gidiyordum ki, bil bakalım ne yapıyordu?"
"Ne yapıyordu?"
Derin bir nefes alıp, düşüncelere daldın.
"Yere düşen birkaç yaprağı eline almış, meşe ağacının dallarına tutturmaya çalışıyordu. Tutturduğu yapraklar yere düşünce, inatla tekrar tutturmaya çalışıyordu. Bense, karşı yoldan onu izlemekle yetinmiştim. Ben ağaca zarar veren birisiydim. O ise..."
"Umutlu..." dedim birdenbire. "Ayrıca hırslı da... Belki de o kız, ağacı en yakın arkadaşı olarak görüyordu, kim bilir?"
Bana odaklanan gözlerini üzerimde hissedebiliyordum. Ama ben, elimdeki metalik parçayla toprağı karıştırıyor, yüzüne bakmadan söylüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN ELASI
Novela Juvenil"Dokun," dedin parmaklarımı yanağına tutarken. "Yüzüme dokunmak istediğini biliyorum." Ben aniden gerildim. Sen içtenlikle gülümsedin. "Bak..." dedin parmaklarımı üç ufak çizgine dokundururken. "...üçü de senin için çıktı Duru Seçkin, yüzüme dokunma...