49. Bölüm "Duman"

78 5 2
                                    

"Aşk bir dumansa güzel madam, seni kendime katabilmek için toz olur giderim hayatından. Sen yeter ki buram buram, es uzaklardan... Her gece tüt burnumda."

Beklemiştim, bekletilmiştim, ama hiç bekletmemiştim. Belki de bir adama güvenmek için çok acele etmiştim, ama vazgeçmek için de oldukça gecikmiştim. Issız bir adada mahsur kalıp, kumdan sabırlar elde etmiştim. Rüzgar gözlerime toz kondururken kaçmaya bile yeltenmiştim. Ama suya değen ayaklarım haykırmıştı geceye: "Sen yüzme bilmezsin!"

Tozlanmıştım, üflenmiştim, ama geçmemişti işte; duruyordu hala canımdaki lekeler. Sokak olmuştu kalbimdeki labirent, elini bırakan kayboluyordu caddelerimde. Sonra bir deniz kıyısı uzandı ayaklarımın dibine, duru, ıslak bir yük; az sonra dokunacaktı omuzlarımın servetine, belki okşayacaktı da saçlarımı... Ama gelmemiştin.

Oysa sırılsıklam olmamıza az kalmıştı.

Oysa şimdi, bu kırmızı denizde boğulmamızın tam zamanıydı.

"Sakız olsam, ceketin iç cebine konulacak kadar sevilip sayılmam. Şimdi alt tarafı bir etek giydim diye hemen tüm gözler üzerime dikiliyor," diyerek ilk isyan bayrağımı çektim. "Uçkuru bozuklar."

"Bu gidişle seni okula ben götüreceğim," dedi Caner. "Baktıklarından değil. Yürüyemiyorsun bile."

"Keşke pantolonumu yanıma alsaydım. Şimdi okula girince daha çok utanacağım."

"Hayır, seni salak. Bugün Arya'nın uyanması şerefine bunu yapacaksın."

"Ah, tabi." dedim ellerimi birleştirip bir dilek kutbuna çevirerek. "Sizin için."

"Hayır, " diyerek kaşlarını çattı. "Biz diye bir şey hiç olmadı. Ağzını alıştırma şu kelimeye." derken çok kararlı ve istikrarlıydı. "Tekrar bana aşık olmasına izin vereceğimi mi sanıyorsun sen?"

"Ama yeniden yıkacaksın onu," dedim eteğimle uğraşmayı bırakarak. "Onu ikinci kez terk edeceksin. Bu daha kötü."

"Böyle söyleme. Hiçbir şey bir yalanı iki defa söylemekten daha kötü olamaz."

"Ne söyledin ona?" dedim belki de onuncu kez. Caner'de yine aynı ruhu gördüm; yorgun bakışlarında bir kurt adam yatıyordu. Gözleri, sanki bir ressamın paletini ele geçiren kavisli boyalar kadar dağılmıştı.

"Özel hayatım seni ilgilendirmiyor."

"Sen kesin aslan burcusun ya," dedim ona ceza veren bir sesle. Ama sesimi hiç mi hiç yadırgamadı, burçlarla ilgileniyor muydu acaba? Beni takmıyor, sakince sigarasını içiyordu. Ben de sinirimi perişan görünen eteğimden çıkardım. "Okuldaki kızlar bu etekle nasıl rahat ediyorlar? Bir kere bu eteğin cebi bile yok!"

"Şikayet etmeye devam edersen seni kendi kulaklığınla boğacağım artık, yettin canıma günüme."

Bir şey dökülecekti dilimden ama buna imkan vermeyen bakışlara rastladım. Can uzaktan beni görmüştü, belki çocukluğumu süsleyen bir aşık olabilirdi ama ona hiçbir zaman ilgi duymamıştım. Önce çok şaşkın bir bakış atsa da sonrasında basketbol oynamaya devam etti. Hadi ama, hiç mi değişmeyecekti?

"Ben yapamayacağım," dedim ve geriye dönüp ters istikamette yürümeye başladım ama tam karşımda seni görünce bakışlarım tıpkı sahiplenilmek isteyen bir kediye dönüştü. Ben mi yanlış görüyordum yoksa sen saçlarını mı kestirmiştin?

KARANLIĞIN ELASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin