İdil Değirmenci'denİsviçre
Bir koca hafta bitmişti ama ben de bitmiştim. İçimde engellemeye çalıştığım onlarca dürtüye karşı savaşmaktan yorgun haldeydim. Hazan'ı düşünmemek için verdiğim çaba insanüstü bir hal alıyordu.
Neyse ki Kaya'nın beni bilgilendirmesi ve onu gizlice çekip attığı fotoğraflar vardı. Tabi bundan İlkay'ın ve onun çevresinde gezen psikolog ordusunun haberi yoktu.
İstemesem de onlara bağlıydım. Bir daha eski İdil olamazdım. Yok etmeye çalıştığım o iğrenç zamanlarıma dönemezdim. Bunca yol gelmişken Hazan ile birlikte o batağa sürüklenemezdim.
Kendimi ona zarar verecek hale getiremezdim. Derin nefesler aldım. Düşüncesi bile korkunçtu.
Duygu..Hazan..Yepyeni bir panik dalgası bedenimi ele geçiriyordu. Hayır..Hazan'ın sonu Duygu gibi olmamalıydı.
O gece anlık görüntüler halinde zihnime ve gözlerimin önüne geliyordu.Duygu'nun önümden koşarken sallanan saçları..
Gözlerimi sımsıkı kapatıp derin nefesler aldım.
Koşarak arabaya binmesi ve bana arabadan attığı son bakış..Nefes nefese arkasından koşuşum..
Hayır..Bunları düşünmemeliydim..
Son anda yetişip yan koltuğa binebildiğimde korku dolu gözleri...
Elimdeki bardağı hızla duvara attım. Bardak paramparça olurken nefesim düzensizdi. Hazan'a bunu yapamazdım. Ondan böyle korku dolu bakışlar alamazdım.
Acaba şu an ne yapıyordu? Son bir haftadır olduğu gibi evde ağlayarak yatıyor olmalıydı..Onu yıkmıştım ve şu an enkazını toplamaya çalışıyordu. Kaya'dan gelen haberlere göre genellikle evdeydi. Bugün ablama gittiğini ve evimin önünde saatlerce beklediğini söylemişti.
Siyah bahçe kapsına dayanmış ağlarken çekilen fotoğrafına saatlerdir bakıyordum. Hazan'ım.. Böyle mahvolacağını beklemiyordum.
Her şeyi siktir edip gitmek ve onu sarmak istiyordum ama onun gibi masum, iyi, savunmasız birinin hayatında olmamalıydım.Onun suçu neydi ki? İş görüşmesine gelmek mi? Çok fazla bile kapılmıştım ona...
Kaya'dan saatlerdir yeni haber yoktu. İyice meraklanmıştım.
Odanın kapısı çalındığında düşüncelerimden sıyrıldım.
Kapıyı açtığımda İlkay hemen içeri girdi."Hava buz gibi ya.."diye şikayet ettiğinde onu umursamadım.
Duvardan sızan içkiyi ve yere saçılan bardak parçalarını gördüğünde bana baktı.
"İdil..Neler oluyor?" sorusunu umursamadan içkilerin olduğu masaya yürüdüm."Bir şey olmuyor..Elimden kaydı düştü.." dediğimde gözlerini devirdi. Koltuğa oturduğunda kendime bir viski doldurup yudumladım.
"İdil iki ileri bir geri giderek olmaz böyle..Neden odaklanmıyorsun?" sitem eder gibi sorduğunda bıkkınlıkla derin bir nefes verdim.
"Çünkü odaklanmak istemiyorum..Onunla olmak istiyorum..". dediğimde bana baktı. Beni uzun yıllardır tanıdığı için bir bakışı ile halimi anlayabiliyordu.
"Ama olamazsın...Onun iyiliği için..Unutma.." diye uyardığında bardaktaki içkiyi tepeme diktim.
"Unutmama izin vermiyorsun ki..Sürekli tepemdesin." diyerek yeni bir içki doldurduğumda bardağa baktı.
"Kullandığın ilaçlar ile bu kadar çok içki içmemelisin.." yeni bir uyarı gönderdiğinde derin bir nefes verdim.
"Gerçekten fazla oluyorsun artık.." sinirlenmeye başlamıştım her şeye karışması beni delirtiyordu.