Yere bir şeyin düşme sesi ile gözlerimi açtığımda İdil'i ayakta gördüm.
Bana gülümseyerek baktı.
"Kusura bakma sevgilim.." yatağa yürüdü ve bir diziyle yatağa çıkıp beni başımdan öptü.
"Günaydın.." dediğinde yattığım yerde esneyerek "Günaydın.." dedim.Kolumdaki saate baktım..Henüz yediydi.
"Nereye sabah sabah?" diyerek doğruldum. Gömleğinin kollarını iliklerlen bana baktı.
"Lina'yı okula bırakacağım..Gittiğinden emin olmak istiyorum.." diyerek boy aynasına kendisine baktı.Saçlarımı karıştırırken onu izliyordum.
"Kardeşlerine ilgi mi veriyorsun yoksa baskı mı yapıyorsun anlayamıyorum.." dediğimde bana baktı.Gri dar bir pantolon ve buz mavisi gömlek giymişti.
"Onlar kardeşlerim değil..Babamın başıma sardığı bir iş sadece.." net bir şekilde konuşup giyinme bölümüne geçti. Söylediklerini şaşkınlıkla dinlemiştim. Küçücük çocuklarla mı uğraşıyordu böyle?"Sonra şirkette işlerim var..Babamdan sonra idareyi ele almam lazım..Bugün yoğun olacağım.." dolaptan aldığı gri ceketi giyerek geldi. Saçları düz bir halde salınmış hafif makyajı ile gayet soft ve güzel görünüyordu.
"Bu kartın..Kendine biraz alışveriş yapmak istersen kullanabilirsin.Kaya seninle olacak..Evden eşya falan almak istersen ya da okula gideceksen onunla gitmeni istiyorum.." çantasını kontrol ederken hızlıca konuşuyordu. Yatağın üzerine bıraktığı zarfa baktım. Bir bankanın amblemi olan beyaz bir zarftı.
"Ben evde sensiz ne yapacağım..Bekle ben de hemen hazırlanıp seninle çıkayım.." yataktan çıktığımda yanıma geldi. Başımı iki eliyle tutup gözlerime baktı.
"Burası senin de evin Hazan..İstediğini yapabilirsin..Çekinme..Benim olan her şey senin." Burnumun ucunu öptüğünde hafifçe tebessüm ettim.. Yine de rahat değildim.
"Çıkmam lazım güzelim.." diyerek benden ayrıldı ve çantasını kabanını alarak çıktı. Olduğum yerde arkasından baktım. Deniz manzarasına karşı derin bir nefes verdim..
Gerçekten ne yapacaktım ben burda?Üstüme dünkü kıyafetlerimi giyip aşağı indim.
Henüz kimse uyanmamıştı. Salonu gezip fotoğrafları incelerken duyduğum sesle yerimde irkildim."Günaydın Hazan Hanım.." hemen salonun geniş giriş kapısına baktım. Özel kıyafetli bir yardımcı bana bakıyordu.
"Kahvaltıda ne yemek istersiniz?" dediğinde derin bir nefes verdim."Fark etmez..Diğerleri uyanana kadar bekleyebilirim.." başını salladı.
"Ayça Hanım geç uyanır..Beklerken size kahve getirebilirim..Başka bir ihtiyacınız olursa bana söylemeniz yeterli." dediğinde ona teşekkür ettim.
Evde sessizce dolaşmaya devam ettim. Geniş salonu salonun karşısında başka daha büyük bir salon arkadaki kış bahçesi bir üst katta bulunan televizyon odası ve en üst kattaki odaları ile gayet güzel büyük bir evdi.
"Oraya girersen İdil ablam kızar.." duyduğum sesle arkamı döndüm. Kemal Efe mavi pijamaları ve elinde peluş bir fil ile bana bakıyordu. Benim önünde durduğum kapıyı işaret ediyordu. Bu oda geçen gün geldiğimizde İdil ile konuştuğumuz odaydı. Babasının çalışma odası..
Ona doğru yürüdüm ve dizlerimin üzerinde eğilip onunla göz teması kurdum.
"Girmiyorum tamam..Kızmasın İdil ablan.." diyerek gülümsedim. "Hazan ben.." diyerek elimi uzattığıma önce elime sonra bana baktı."Senin adın ne?" diye sordum ama hala öylece bana bakıyordu.
"Sen İdil ablamın arkadaşı mısın?" Elindeki peluş fili sıkı sıkı tutarken ve beni incelerken sormuştu.