İdil Değirmenci'den"Çatıda fazla pay bırakmışlar..Tavan daha yüksek olabilirdi.." dediğinde önce babama sonra ofisin duvarlarına baktım. Yeterince yüksekti ama babam tabiki yaptığım işi beğenmeyecek ve illa ki bir kusur görecekti. Saatime baktım..Akşam yediye geliyordu. Babamın bu saatte burda ne işi vardı ki? Genelde yedide evde yemek yerlerdi..
"Haklısın baba..Çok uzun kalmayacağız zaten..Bir dahaki ofisi seçerken sana danışmak isterim müsait olursan.." dediğimde bakışlarını duvardan çekip bana çevirdi.
Yüzü yıllardır alıştığım gibi donuk ve katıydı. Dudakları bıyığının altında düz bir çizgi halinde dururken kaşları uyurken bile çatılıydı.
"Bakarız..Öyle müsaitlik bulsam dinlenirim herhalde.." masanın arkasına geçip benim yerime oturduğunda ben de karşısında odanın ortasında ayakta duruyordum.
Babam ile en son ne zaman görüştüğümü gayet net hatırlıyordum. Onunla ilgili her şeyi net hatırladığım gibi.
İki yıl önceydi..O soğuk geceyi düşünürken bile üşüdüm. Derin bir nefes aldım. Başımı salladım. Geçmişi düşünmek yerine babamın neden yıllar sonra burada olduğuna odaklanmalıydım."Bitti mi İsviçre?" dediğinde tam gözlerime bakıyordu. Kalın bir sesle sormuştu.
"Bitti baba..Artık döndüm.." diyerek başımı salladım.
"Döndün de ne boka yaradı..Neden eve uğramadın? Ablan söylemese haberim olmayacak.." beni baştan aşağı süzdüğünde gerginlikle ensemi ovuşturdum.
"Kusura bakma baba..Bu akşam gelebilirim müsaitseniz.." sakince konuştum ama donuk mavi gözlerine bakmadım.
"Değiliz..Öyle her elini kolunu sallayan gelseydi.." yine soğuk bir tonda konuştu.
Masaya birkaç kez elini vurdu.
Masanın sağına soluna baktı."Kestane mi bu?" dediğinde masaya baktım.
"Hayır ceviz.." cümlemi bitirir bitirmez bakışlarını gözlerime dikti. Mavi gözlerini üzerime sabitlerken göz bile kırpmıyordu.
"Kestane bu kestane..Ceviz böyle olmaz..Sen anlamazsın ama bak ben hemen fark ederim.."dediğinde nefesimi verdim.
Ceviz olduğuna emindim çünkü mağazasından bizzat kendim seçerek özellikle ceviz olduğu için almıştım."Doğrudur baba..Aldığım yer ile görüşebilirim..Hangisi iyiyse onu alalım.." diye kabul ettiğimde masaya yeniden baktı.
"Kullan artık..Böyle ofise böyle masa.." diyerek geriye yaslandı.
Beni aşağılamak için gelmezdi. Bunu zaten yıllarca yaptığı için artık buna zaman harcamıyordu. Neden gelmişti?
O söyleyene kadar soramayacağım için sabırla bekledim.."İsviçre'de ne bok yedin? Bakıyorum hala aynısın çünkü.." sandalyede hafifçe salınıyordu.
Çenemi gerginlikle birbirine bastırdım. Yıllarca sürdürdüğüm tedavimi ve emeğimi görmediği belliydi. Göremeyeceği de belliydi.. Çünkü bana o gözle bakmıyordu.
"Devam edem bir süreç tabi.." kısık bir sesle söylemiştim. Yeniden beni süzdü.
"Devam eden süreçmiş..Dikişini sök başka yerden diktir ne fark eder kumaşın aynı.." kalın sesiyle beni küçümser bir bakışla süzerek söylemişti.
Bir şey söylemedim.Sandalyeden kalktı bana doğdu yürürken gözlerim istemsizce ayaklarındaydı. Büyük adımlarla üzerime gelen kunduralar..
Derin bir nefes alıp kendimi sıktım.
"Ne kadar oldu görüşmeyeli seninle?" karşıma gelip durdu ve tam gözlerime bakarak sordu.