Arya'nın elini daha sıkı tuttum ve önümdeki kreşe baktım.
"Nerede bu Can?"
"İşte orada." dedi. Bir erkeğin elini tutan ve ayakkabılarını çıkaran çocuğa baktım.
"Yürü." dedim ve biz de onların bulunduğu yere gittik. Montunu çıkardı ve astı. Can ve yanındaki büyük çocuk halen duruyorlardı.
"Kardeşin," dedim söze başlayarak. Daha sonra kafamı oldukları yere çevirdim.
"Kardeşimin dudağını öpmüş." dediğimde kafasını küçük çocuğun Nike ayakkabısından kaldırdı ve bana baktı.
"Can mı?" dediğinde başımla onayladım.
"E ne var ki bunda? Bu devirde herkes yapıyor." dedi ve omuz silkti.
"Benim kardeşimi öpemez." Arya sessizce "Abla." diye fısıldadı.
"Seninle uğraşamam oğlum." dedi ve ayakkabıları uzun bir çaba sonrası çıkardı. Sesimden filan da mı anlamamıştı?
"Oğlum mu?"
"Kızım mı demeliydim?" dedi ve Can'ı gönderdi. Ben de Arya'nın ayakkabılarını çıkardım. O da hemen gitti.
"Evet." dedim ve ters taktığım şapkamı çıkardım.
"Sen kız mıydın?"
"Yok oğlandım."
"Üzgünüm güzelim." demesiyle kaşlarım çatıldı.
"Yavaş."
"He şu 'ben erkek fatmayım' tripleri mi? Bir de adın Fatma olsun da tam olsun."
"Adım Fatma değil."
"Tavırlarına göre yakışan isim Fatma'ydı." dediğinde alt dudağımı emdim.
"Çirkin olduğumu yüzüme vurduğun için teşekkür ederim." diye fısıldadım ve arkamı döndüm. Tam bir adım atmışken kolumdan tuttu ve beni kendine çevirdi.
"Öyle demek istemediğimi biliyorsun."
"Umrunda mı sanki?!" diye bağırdım ve kolumu çekip, hızla oradan uzaklaştım. Uzaklaşırken iç sesim bana, "Bu tripler de ne?" demeyi ihmal etmiyordu.