47

6.3K 303 190
                                    

Selam Milkshaler! Bölüm Elifnuryigit  'e ithafen! Hikaye hakkında bana düşüncelerinizi bildirmeyi unutmayın, ve şunu söyleyeyim ki, sınır konusunda kararlıyım. Yani bölümü 500'den fazla kişi görüyor ve sadece en fazla 60 kişi vote veriyor. Üzücü 😢. Bu arada sonunda hikayenin kapağı değişebildi ve bence çok da güzel oldu! Kapak için Acatalepsic 'e çok teşekkür ederim, eğer sizin de kapak işiniz varsa size yardımcı olabileceğini düşünüyorum. Bu arada bir de şarkı koydum multimediaya, severim, minik serçe. Belki siz de seversiniz. İyi okumalar!

Bölüm 45 vote ve 45 yorumda gelir.

İyi okumalar!

Yazarın Ağzından:
"D-durumu nas-nasıl?" diye tedirgin bir şekilde sordu Deniz ameliyathaneden yorgun gözlerle çıkan doktora. Ameliyat yaklaşık olarak üç saat filan sürmüştü.

"Vücuduna şarapnel parçaları saplanmış, ve çoğu kritik noktalardaydı. Araba da hızlı olunca, Asya hanım bayağı sürüklenmiş ve zarar görmüş." dediğinde Selim gözlerini sımsıkı yumdu. Düşünemiyordu akıllı bıdığının o halde olduğunu..

"İyi ki kaza işlek bir anayolda olmuş, çünkü vuran arabayı süren kişi arabayı da orada bırakıp kaçmış."

"Şerefsiz şerefsiz!" diye bağırıp duvara bir yumruk gömdü Deniz. Arya irkilip korktu ve Serkan'a sokuldu. Arya'nın bu yaptığı hareket, Deniz'e yaban çiçeğini hatırlatmıştı. Deniz tedirgin gözlerle Arya'ya bakıp çömeldi.

"Arya korkma benden güzelim, tamam mı?" diye sorduğunda Arya, Serkan'ın pantolonundan az bir şey Deniz'e baktı ve başıyla onayladı.

"Gel şimdi yanıma." dedi ve kollarını açtı Deniz. Arya koşarak kolları arasına girdi Deniz'in. Doktoru öyle dinlemeye başladılar, Deniz sinirlerine hakim olmaya çalışırken.

"Doktor uzatma da söyle!" diye bağırdı Selim. Tam doktorun üzerine yürüyecekken Berkcan onu tuttu ve kulağına fısıldadı. "Başlatma senin şu sinirine de... Lan bi dur." Selim saçlarını çekiştirdi ve içinden geçirdi. Hastalığına hiç hakim olamıyordu ki!

"Asya hanım bunca olanlara rağmen güçlü durdu ve savaştı. Onu şu anda yoğun bakıma alıyoruz. Gözlerini yakın zamanda açacağını düşünüyoruz." Herkes ofladı, Arya ve Mehmet ağlamaya başladı. Diğerlerinin de gözleri dolmuştu. Doktor yavaş adımlarla uzaklaştı. Ardından Asya'yı ameliyathaneden çıkardılar. Asya'nın deyimiyle, başında o mavi şey vardı, üstünde de o mavi kıyafetler vardı, hijyen için. Asya'nın sağlığı için.

"Güzelim, güzelim benim." diye fısıldadı Deniz, açıkta kalan yerlerinden görebildiği tek kısım yüzü ve elleriydi, onlar da kesik içindeydi.

"Sana ne olmuş minik Asya'm." diye gözleri dolu dolu sordu Selim, sanki Asya onu duyabilecekmiş gibi.

İki erkekten de aşk dolu cümleler duymaya başlayan asistan tuhaf bir şekilde önce Selim'e, sonra Deniz'e kaşlarını çatarak baktı. "Müsadenizle, hastayı götürmemiz gerek." dedi ve üç kişi hızlı hızlı Asya'nın yattığı şeyi götürmeye başladı. Deniz elleriyle yüzünü kapattı ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Yaban çiçeğinin üzerinde bir sürü kablo vardı!

------
"Güzelim, güzelim, güzelim." diyip dizini bir yukarı bir aşağı hızlı hızlı sallamaya devam etti Deniz. Selim ağlamaya devam etti. Arya Selim'e sarılmaya devam etti. Serkan kendini tutamayıp dışarı çıktı ve orda ağlamaya başladı. Mehmet zaten hiç susmamıştı, tek fark Hakan'a sarılıp ağlamasıydı. Berkcan, Yeşim'in omzunda ağlamaya devam etti, Yeşim'le birlikte.

"Benim yüzümden, benim yüzümden sikeyim benim yüzümden!" Deniz bağırdığında koridordaki hastalar bir an için Deniz'e baktı, sonra geri işlerine koyuldu. Diğerleri zaten alışmıştı, yaklaşık olarak beş saattir aynı şeyi tekrar ediyordu Deniz.

"N'aptın lan yine kıza?" diye mırıldanıp, Arya'yı kucağından kaldırdı ve ayağa kalktı Selim. "N'aptın lan?!" diye bağırıp üstüne yürümeye başlayacağı sırada Ahmet ve Hakan Selim'i tuttular. Haklıydı Selim, biliyordu Deniz.  Sesini çıkarmadı.

Dayanamayıp ayağa kalktı ve camdan Asya'ya baktı Deniz gözlü. Çok güzeldi be Asya. Çok güzeldi. Elif'ten sonra onu da kaybedemezdi.

"Deniz lütfen yardım et!" diye haykırdı karşısındaki videodan Elif. Ayakları, elleri bir sandalyeye bağlıydı, saçları dağılmış, vücudu çırılçıplaktı. Gözlerinin altı morarmış, gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Etrafındaki adamlar sinsi bir şekilde kameraya sırıtıp, Elif'in vücuduna dokunmaya başladıklarında Elif haykırdı.

"Gelmeyin! Yaklaşmayın bana! Yaklaşmayın!"

Deniz irkilerek sıçradı. "Elif." diye mırıldandı.

Elif'in yanına gidecekti, uzun bir süredir onu ziyaret etmemişti.

Göz yaşlarını sildi ve Ahmet'ten anahtarı alıp, Ahmet'in yanında gelme isteklerini reddedip, koşarak hastahaneden çıktı. Göz yaşları sürekli akıyor, Deniz de sürekli siliyordu.

Bulanık görmesini sağlayan göz yaşları eşliğinde arabayı titreyen elleriyle çalıştırdı ve son gaz sürmeye başladı. Zaten Elif'in evi pek de uzak değildi.

Yaklaşık yirmi beş dakika sonra Deniz arabayı ani bir frene durdurdu ve arabanın kapısını bile kapatmayıp koşarak Elif'in yanına gitti.

Burası bir mezarlıktı.

Elif'in eviydi burası. Yıllardır...

Toprağa kendini aniden attı ve ellerini mezardaki toprağa daldırdı.

"Malesef, Elif hanımı kaybettik."

"Elif?" dedi ve mezara dokundu. "Elif, Elif, Elif."

Vücudu o kadar çok penisi kaldıramamıştı Elif'in..

"Elif..." Deniz sadece bunları söyleyebiliyordu. Ağzından başka kelime çıkmıyordu. Göz yaşları her şeyi anlatıyordu.

"Elif senden sonra Asya da gidecek." diye fısıldadı titrek bir sesle. "Asya da gidecek, benim yüzümden."

Elif çok güzel bir kızdı, sarı saçları beline kadar uzanan, maviş maviş gözleri olan bir kızdı. Kız gibi kızdı.

"Asya gidemez. Gidemez. İzin vermem. Veremem."

------
Ertesi gün olmuştu.

Herkes, Selim, Serkan, Mehmet, Berkcan, Yeşim, Hakan, Arya, birkaç öğretmeni ve bir sürü onu seven arkadaşı, babası olacak kişi.

Sadece Deniz yoktu.

Deniz, Elif'in mezarındaydı.

Dünden beri Elif'in yanındaydı.

Asya'nın uyandığını gören Selim büyük bir coşkuyla herkese müjdelemiş, kimseyi beklemeden ilk kendisi girmek için şu anda hazırlıyorlardı Selim'i. Üstüne o mavi şeyleri giydirdikten sonra, yoğun bakımın kapısının karşına geçti ve derin bir nefes aldı ve gülümsedi Selim. Az sonra, beş dakikalık süresinde Asya'ya her şeyi anlatacaktı.

Yavaşça yoğun bakımın kapısı açıldığında, Selim yavaş adımlarla içeri girdi. Asya'nın gözleri kapalıydı, henüz uyanalı kırk beş dakika filan olmuştu, ama yorgundu.

"Asya?" diye fısıldadı Selim. Asya kaşlarını kaldırıp, gözlerini açmadan sordu.

"Deniz?"

Erkek FatmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin