Selam arkadaşlar! Bundan sonra buraya yazmaya karar verdim o açıklama şeysini. Sonda biraz saçma oluyor sanırım. İyi okumalar diyorum ama bölümü okuyup bitirmişsin sjhss. Neyse işte dediğim gibi. Sizin o ponçik yorumlarınız sayesinde bende resmen ilham üstüne ilham geliyor. Bu bölüm sema_sedef66 'ya ithafen! Çok bekledin canım benim 😘😘 Kızlar bu arada sanırım artık karakter bulmam gerekiyor. Hani artık klasikleşmiş Barbara Palvin ve Francisco. Veya Vini. Ben klasiklerden olmak istemiyorum. O yüzden öneri kısmına ünlü isimleri yazarsanız ben de araştırıp sizinle birlikte karar veririm. Bu arada bu karakter meselesinde birbirinizin yorumlarına da bakarak tartışabilirsiniz. Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. İyi okumalar!
"Güzeller içindeeen bir seni seçtiiim kalbimi sanaaa ben sanaaa verdim. Leleleleyyy." Beni seviyor. Beni. BENİ!
Şu anda hiç olmadığım bir kız gibi davranıyordum, kendime inanamıyordum ama durduramıyordum da.
Halayıma devam ederken aniden üstünde bulunduğum çalışma masasından yatağıma atladığım sırada yere yapıştım.
"Agh. Bir bu eksikti." Kolum çok acıyordu lanet girsin.
"Asya?" Kafamı fısıltı sesinin geldiği yöne çevirdim.
"Deniz?" Sessizce fısıldadım ve ayağa kalkmaya çalıştım. Çocuk resmen pencereyi dışarıdan açıp girmişti! İşte benim Meriç Tuna'm.
"Agh." Yanıma gelip yerden kaldırdı.
"Kolunu mu kırdın ne?" Fısıldayıp acıyan koluma baktı.
"Ben nerden biliyim amk."
"Canın acıyor mu?" Sorusuna tek kaşımı kaldırıp baktım ve bunun cevap vermiş olmasını umdum.
"Benimki de soru.. Ne yapsak ki?"
"Ben hallederim ya geçer şimdi."
"Kızım uçtun resmen gördüm." Yüzümü değişik bir ifadeye soktum.
"Hee çok biliyon."
"Şimdi ben pencereden aşağı inip seni bekleyeceğim, sen de o herif söyle, yattılar odasına gitmen gerekecek, sonra aşağı in. Tamam mı?" Aslında asla tamam demezdim ama canım cidden acıyordu.
"Öf tamam ya." O pencereye doğru giderken ben de kapıyı açtım ve çıktım. Odasına girdiğimde kitap okuyordu.
"Düştüm. Hastaneye gidiyorum." Yüzüme para fırlatınca paraları aldım ve yırttım. Odasının kapısını çarpıp çıktım. Benim burs param bana yeterdi.
Evin kapısını da kapattıktan sonra karşımda hemen Deniz'i buldum.
"Hadi gidelim." dediğimde kaşlarını havaya kaldırdı.
"Yürüyerek mi?"
"Uçtuğumda ne oldu, gördün." diyip kolumu havaya kaldırdım. Gözleriyle ilerdeki arabayı işaret edince gözlerimi devirdim.
____
"Kırık."
"Ne olacak şimdi peki?" Doktor, Deniz'in sorusuna küçümser bir şekilde kaşlarını kaldırdı. Gecenin bu saatinde acildeki doktorlar da haklıydı tabi..
"Alçıya alınacak." Deniz ve ben aynı anda gözlerimizi devirdik.
____
"Kaç ay kaç ay?" Gözlerimi devirdim. Bu kaçıncı aynı soruydu ya!
"Bir." Sağ elimin işaret parmağıyla bir yaptım.
"Ah. Mükemmel. Bravo Asya. Dudağın patlak, kolun kırık."
"Ne yapayım abi? Düştüm."
"Uçtu. Düşmedi." Arkalarından gelen Deniz'e şaşkın gözlerle baktım.
"Ulan yine mi sen? Niye her amına koyduğumun deliğinden çıkıyorsun lan!?" Selim bağırınca ve üstüne yürümeye başlayınca kolunu tuttum.
"Sakin ol."
"Sen kızın düştüğünü uçtuğunu nerden biliyorsun? Hayırdır?" Serkan elindeki tesbihi sallaya sallaya gidince kırık elimle de onun kolunu tutmaya çalıştım. Deniz sırıttı. Aniden Deniz'in arkasına erkekler doluştu.
"Bir problem mi var Serkan?" İçlerinden bir tanesi Serkan'a göz kırpınca Serkan yumruğunu sıktı. Hemen Mehmet ve Berkcan da arkalarına geçtiler. Hemen ortalarına geçip bu işi sonlandırmam gerekiyordu, aksi taktirde meydan çok kötü olacaktı. Ama lanet olsun hepsi benden bir metre uzundular geçemiyordum ki!
"Pardon, pardon! Bir saniye, geçebilir miyim?" Böyle diye diye aralarından sıvıştım ve tam Deniz ile Selim'in ortasına geldim. İkisinin de boyu çok uzundu ve ben yetişemiyordum. Bu yüzden parmak uçlarıma çıktım.
"Bakın, dudağım patlak ve kolum kırık. Bir yerlerime daha bir şey olsun istemiyorum. O yüzden dağılın." Hiçkimse beni dinlemiyordu ki!
"Kime diyorum ben!?"
"Asya hele sen şöyle bi geçsene gülüm." Mehmet kolumu tutup beni arkalarına çekti.
"Şu gülcü 'hanım'a da bakın, korumacı tavırlar sergiler olmuş." dedi aralarından bir tanesi. Bu benim de sinirlerimi bozmuştu. Ve uzun sürmedi, bu lafın üzerine kavga başlamış oldu. Sürekli birilerinin arasına girip kavgayı sonlandırmak istiyordum ama olmuyordu. Kenarda yumruklaşan Deniz ve Selim'in yanına gittim ama tam o sırada Deniz beni itti.
"Agh." Bağırıp suratımı ekşitmemin sebebi, yere düşmemdi, kırık kolumun üzerine.
"Neler oluyor orada!? Dağılın!" Fikret hocanın bağırmasıyla kavga kesildi. Kesin müdür odasına yolculuğa çıkacaklardı. "Hepiniz müdür odasına. Derhal!" Beklenen son.
"Asya?" Selim korkan gözlerle bakınca "Ben iyiyim." dedim. Tam yanıma geleceği sırada hocanın bağırmasıyla hepsi müdür odasının yerini tuttu. Fikret hoca koşarak yanıma geldi.
"Asya?" Deniz de aynı Selim gibi bana bakıp gelirken, hoca engeline uğradı.
"Kızım iyi misin?"
"İyiyim hocam." Ne kadar iyiyim desem de, değildim.
____
"Kırığın üzerine düşmesi iyi olmamış. Alçı daha uzun süre kalacak. Ve kaynaması daha uzun sürecek." Ofladım.
"Şu ilaçları eğer acısı artarsa içmesi için yazıyorum ve Asya için yarım günlük rapor yazıyorum." Doktor elindeki kağıda bir şeyler karaladıktan sonra Fikret hocaya uzattı.
"Pekala doktor bey. Teşekkür ederiz. Kolay gelsin." Doktorun odasından çıktıktan sonra Fikret hocaya döndüm.
"Çok teşekkür ederim hocam."
"Ne demek güzel kızım. Gel şu eczaneden ilaçları alalım da.." Benim yanımda param yoktu ki...
"Hocam siz verin ben alırım bu ilaçları."
"Kızım olsun gel söyle alalım beraber."
"Yok hocam cidden çok saolun. Ben hallederim."
"Peki kızım buyur. Bugün izinlisin. Yarın yanıma uğra da hele aklım sende kalmasın."
"Tamam hocam tekrardan çok saolun."
"Ne demek kızım, vazifemiz." Hocayla vedalaştıktan sonra evin yolunu tuttum.